Herkes Kendi Sitilini Yaratır-Stil Forum


Join the forum, it's quick and easy

Herkes Kendi Sitilini Yaratır-Stil Forum
Herkes Kendi Sitilini Yaratır-Stil Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Yunus Emre

Aşağa gitmek

Yunus Emre Empty Yunus Emre

Mesaj tarafından █►SALVADOR◄█ Cuma Ara. 24, 2010 12:02 am

Yaşamı konusunda yeterli bilgi olmadığı gibi onunla ilgili
kaynaklarda anlatılanlar da birbirini tutmaz. Nerede, hangi yılda
doğduğu kesinlikle bilinmiyor. Kimi kaynaklarda Anadolu'ya Doğu'dan
gelen Türk oymaklarından birine bağlı olup, 1238 dolaylarında doğduğu
söylenirse de kesin değildir.

1320 dolaylarında Eskişehir'de
öldüğü söylenir. Batı Anadolu'nun birkaç yöresinde 'Yunus Emre' adını
taşıyan ve onunla ilgili görüldüğünden 'makam' adı verilen yer vardır.
Yapılan araştırmalara göre şiirlerinin toplandığı Divan ölümünden yetmiş
yıl sonra düzenlenmiştir. Anadolu'da 'Yunus Emre' adını taşıyan ve
Yunus Emre'den çok sonraları yaşamış başka şairlerin yapıtlarıyla
karışan şiirlerinin bir bölümü dil incelemeleri sonunda ayıklanmış,
böylece 357 şiirin onun olduğu konusunda görüş birliğine varılmıştır.
Gene Yunus Emre adını taşıyan ve başka şairlerin elinden çıktığı ileri
sürülen 310 şiir daha derlenmiştir. Onun dil, şiir ve düşünce bakımından
özgünlüğü ve etkisi, ilk düzenlenen Divan'daki şiirleri nedeniyledir.

Yunus
Emre'nin şiirinde, edebiyat tarihi bakımından, dil, düşünce, duygu ve
yaratıcılık gibi dört önemli sorun sergilenir. Bu sorunlar bir görüş ve
inanış bütünlüğü içinde ele alınır, insan konusunda odaklaştırılır.
Şiirde işlenen konular ise insan, Tanrı, Varlık Birliği, sevgi, yaşama
sevinci, barış, evren, ölüm, yetkinlik, olgunluk, alçakgönüllülük,
erdem, eliaçıklık gibi genellikle gerçek yaşamı ilgilendiren
kavramlardır. O, bu kavramları, şiirinin bütünlüğü içinde temel öğe
olarak sergilemiştir.

İnsan bir 'sevgi varlığı'dır, tin ile
gövde gibi iki ayrı tözden kurulmuştur. Tin tanrısaldır, ölümsüzdür,
gövdede kaldığı sürece geldiği özün ve yüce kaynağa, tanrısal evrene
dönme özlemi içindedir. Gövde dağılır, kendini kuran öğelere ayrılır.
İçinde insanın da bulunduğu tüm varlık evreni toprak, su, ateş ve yel
gibi dört ilkeden kurulmuştur. Bu dört ilke yaratılmıştır, yaratıcı da
Tanrı'dır. Tanrı, bu dört ilkeyi yarattıktan sonra, ayrı ayrı oranlarda
birleştirerek varlık türlerinin oluşmasını sağlamıştır. İnsan sevgi
yoluyla Tanrı'ya ulaşır, çünkü insanla Tanrı arasında özdeşlik vardır.
Ancak, insanın bu madde evreninde bulunması, tinin tanrısal kaynaktan
uzak kalması bir ayrılıktır. Bu ayrılık insanı, yaşamı boyunca Tanrı'yı
düşünme, ona özlem duyma olaylarıyla karşı karşıya getirmiştir.

Gerçekte
insan-Tanrı-evren üçlüsü birlik içindedir, var olan yalnız Tanrı'dır,
türlülük bir 'görünüş'tür. Çünkü Tanrı, kendi özü gereği, bütün varlık
türlerini kapsar, her varlıkta yansır. Evreni kuran öğelerle insanın
gövdesini oluşturan ilkeler özdeştir. Bu özdeşlik tanrısal tözün bütün
varlık türlerinde, biçimlendirici bir öğe olarak bulunmasından
dolayıdır. Tanrısal tözün nesnel varlıklarda bulunması bir 'yansıma'
niteliğindedir, çünkü Tanrı yarattığı nesnede yansıyınca 'oluş'
gerçekleşir.

Sevgi insanda birleştirici, bütünleştirici bir
eğilim niteliğindedir. Yunus Emre, sevgiyi Tanrı ve onun yarattığı tüm
varlıklara karşı duyulan bir yakınlık, bir eğilim diye anlar. Sevginin
ereği yüce Tanrı'ya ölümsüz olana kavuşmak, onun varlığında bütünlüğe
ulaşmaktır. Tanrı insanla özdeş olduğundan kendini seven Tanrı'yı,
Tanrı'yı seven kendini sever. Çünkü sevgi kendini başkasında, başkasını
kendinde bulmaktır. Sevginin olmadığı yerde, öfke, kırgınlık, çözülme ve
birbirinden kopukluk gibi olumsuz durumlar ortaya çıkar.

Sevginin
değerini yalnız seven bilir, sevmek de bir bilgelik, bir olgunluk
işidir. Yeterince aydınlanmamış, Tanrı ışığından yoksun kalmış bir
gönülde sevginin yeri yoktur. Bütün varlık türlerini birbirine bağlayan,
onları tanrısal evrene yönelten sevgidir. Sevgi bir çıkar aracı
olmadığından seven karşılık beklemez. Dost kişi gerçek seven kimsedir
(âşık) . Dost başka bir anlamda da Tanrı'dır, kişinin gönlünde ışıyan
tözdür.

Yunus Emre'de yaşamak tanrısal tözün bir yansıması olan
evrende sevinç duymaktır. Çünkü, bütün varlık türlerinde Tanrı
görünmektedir, bu nedenle severek, düşünerek yaşamayı bilen kimse her
yerde Tanrı ile karşı karşıyadır. Yaşamak belli nesnelere bağlanmak,
yalnız gelip geçici varlıkları edinmek için çırpınmak değildir. Böyle
bir yaşama biçimi kişiyi tanrısal tözden uzaklaştırdığı gibi
yetkinlikten, bilgelikten de yoksun kılar. Yunus Emre'nin dilinde bilge
kişinin adı 'eren'dir. Eren barış içinde yaşamayı, bütün insanları
kardeş görmeyi, kendini sevmeyeni bile sevmeyi bilen kişidir. Onun gönlü
yalnız sevgiyle, dostluk duygularıyla doludur.

Evreni bir
tanrısal görünüş alanı olarak bildiğinden, erenin evrene karşı da
sevgisi, saygısı vardır. Erenin gözünde insan bir küçük evrendir, büyük
evren ise tanrısal tözün kuşattığı sonsuz varlık alanıdır. Eren olma
aşamasına ulaşmış kişide erdem, alçakgönüllülük, eli açıklık, yetkinlik,
olgunluk bir bütünlük içinde bulunur.

Ölüm tinin gövdeden
ayrılıp tanrısal kaynağa dönmesiyle gerçekleşir. Bu nedenle ölüm tinle
gövde arasında bir ayrılıktır. Gerçekte ölüm yoktur, tinin ölümsüzlüğe
ulaşması, yüce kaynağa dönüşü vardır. Çünkü, bütün varlık türleri
tanrısal tözün yansıması olduğundan, salt ölüm de söz konusu değildir.
Ölümün bir başka anlamı da bilgiden, erdemden, yetkinlikten, sevgiden
yoksun kalmaktır.

Yunus Emre'nin şiirinde Yeni-Platonculuk'tan
kaynaklanan Tasavvuf öğretisinin bütün sorunları bulunur. Bunlara yeni
bir çözüm getirmez, Yeni-Platonculuk'un yöntemine dayanarak yorumlar
ileri sürer. Bu nedenle onun şiiri Yeni-Platonculuk'un Türkçe
açıklanışıdır.

Yunus Emre'nin edebiyat tarihi bakımından, önemli
bir yanı da Anadolu'da, Türkçe şiir dilinin öncüsü olması ve tasavvuf
sorunlarını yalın, kolay anlaşılır bir dille söyleyişi nedeniyledir.
Şiirlerinin ölçüsü, Türkçe'nin ses yapısına uymayan 'aruz' olmakla
birlikte söyleyişi akıcı, sürükleyici bir nitelik taşır. Tasavvufun en
güç anlaşılır kavramlarını, Türkçe'nin ses yapısına uygun biçimde dile
getirir, şiirinde duygu ve düşünce birliğinden oluşan bir derinlik
görülür.

Yer yer yalın halk söyleyişine yaklaşan dilinde
anlam-uyum bağlantısı bütüncül bir içerik taşır. Ona göre önemli olan
bir sözü etkili biçimde söylemektir. Bu nedenle sözün boş bir kavram
olmaması, bir varlık sorununu, bir düşünceyi dile getirmesi gerekir.
İnsan ancak söz söyleme yetisiyle insandır, konuşan Tanrı durumundadır.
Yunus Emre'de Türkçe, şiir dili olma yanında, düşünceyi içeren,
açıklayan bir odak özelliği kazanmıştır.
█►SALVADOR◄█
█►SALVADOR◄█
RütbeForum Kurucusu
RütbeForum Kurucusu

ÜyeAktiflik : 2228

Erkek

BilgiRep : 5

Mesaj Sayısı : 1603


Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full

https://stil.forum.st

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz