En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
1 sayfadaki 1 sayfası
En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
-----------------------------------------------------------------------
Atatürk�ün Hayatı Özet
1881�de Selanik�te doğdu. Annesi Zübeyde Hanım, babası Ali Rıza
Efendi�dir. Sırasıyla, Mahalle Mektebi, Şemsi Efendi Okulu, Selanik
Mülkiye Rüştiyesi, Selanik Askeri Rüştiyesi, Selanik Askeri İdadisi,
Harp Okulu ve Harp Akademisi�ne gitti. 1893 yılında Askeri Rüştiye�de
okurken matematik öğretmeni tarafından adına �Kemal� ilave edilerek
Mustafa Kemal adını aldı. Harp Akademisi�nden yüzbaşı rütbesiyle mezun
olarak Şam�da göreve başladı.
Osmanlı Devleti zamanında Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları ve I.
Dünya Savaşı�na katıldı. Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı�ndan yenik
ayrılınca Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma uyarınca
vatan topraklarının işgalinin başlaması üzerine Mustafa Kemal, 19 Mayıs
1919�da Samsun�a çıkarak milli mücadeleyi başlattı.
Havza ve Amasya Genelgelerini yayınladıktan sonra, Erzurum ve Sivas
Kongrelerini topladı. Sivas Kongresi ile bütün milli cemiyetleri tek
çatı altında birleştirerek Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti�ni
kurdu. Sivas Kongresi�nin ardından İstanbul Hükümeti ile Amasya
Görüşmesini yaptı. Böylece İstanbul Hükümeti, Temsil Heyetinin varlığını
resmen tanımış oldu.
Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920�de TBMM�nin açılması ile Meclis ve Hükümet
Başkanlığına seçildi. 5 Ağustos 1921�de kendisine Meclis tarafından
Başkomutanlık görevi verildi. Sakarya Savaşı�nın kazanılmasının
ardından, Gazilik ünvanı ve Mareşallik rütbesi ile onurlandırıldı. Büyük
Taarruzu yöneten ve düşmanın tamamen yurttan atılmasını sağlayan Gazi
Mustafa Kemal, 29 Ekim 1923�de Cumhuriyetin ilan edilmesi ile beraber
Türkiye Cumhuriyeti�nin ilk Cumhurbaşkanı oldu.
1934 yılında Gazi Mustafa Kemal�e meclis tarafından �Atatürk� soyadı
verildi. Atatürk, gerçekleştirmiş olduğu inkılaplar ile Türkiye
Cumhuriyeti�nin medeni ülkeler seviyesine çıkmasını sağladı. Türkiye
Cumhuriyeti�nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938�de
Dolmabahçe Sarayı�nda hayata gözlerini yumdu.
Atatürk�ün hayatı, Türk milleti için adanmış, destansı bir yaşamdır.
-----------------------------------------------------------------
Atatürk�ün Hayatı Özet
1881�de Selanik�te doğdu. Annesi Zübeyde Hanım, babası Ali Rıza
Efendi�dir. Sırasıyla, Mahalle Mektebi, Şemsi Efendi Okulu, Selanik
Mülkiye Rüştiyesi, Selanik Askeri Rüştiyesi, Selanik Askeri İdadisi,
Harp Okulu ve Harp Akademisi�ne gitti. 1893 yılında Askeri Rüştiye�de
okurken matematik öğretmeni tarafından adına �Kemal� ilave edilerek
Mustafa Kemal adını aldı. Harp Akademisi�nden yüzbaşı rütbesiyle mezun
olarak Şam�da göreve başladı.
Osmanlı Devleti zamanında Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları ve I.
Dünya Savaşı�na katıldı. Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı�ndan yenik
ayrılınca Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma uyarınca
vatan topraklarının işgalinin başlaması üzerine Mustafa Kemal, 19 Mayıs
1919�da Samsun�a çıkarak milli mücadeleyi başlattı.
Havza ve Amasya Genelgelerini yayınladıktan sonra, Erzurum ve Sivas
Kongrelerini topladı. Sivas Kongresi ile bütün milli cemiyetleri tek
çatı altında birleştirerek Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti�ni
kurdu. Sivas Kongresi�nin ardından İstanbul Hükümeti ile Amasya
Görüşmesini yaptı. Böylece İstanbul Hükümeti, Temsil Heyetinin varlığını
resmen tanımış oldu.
Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920�de TBMM�nin açılması ile Meclis ve Hükümet
Başkanlığına seçildi. 5 Ağustos 1921�de kendisine Meclis tarafından
Başkomutanlık görevi verildi. Sakarya Savaşı�nın kazanılmasının
ardından, Gazilik ünvanı ve Mareşallik rütbesi ile onurlandırıldı. Büyük
Taarruzu yöneten ve düşmanın tamamen yurttan atılmasını sağlayan Gazi
Mustafa Kemal, 29 Ekim 1923�de Cumhuriyetin ilan edilmesi ile beraber
Türkiye Cumhuriyeti�nin ilk Cumhurbaşkanı oldu.
1934 yılında Gazi Mustafa Kemal�e meclis tarafından �Atatürk� soyadı
verildi. Atatürk, gerçekleştirmiş olduğu inkılaplar ile Türkiye
Cumhuriyeti�nin medeni ülkeler seviyesine çıkmasını sağladı. Türkiye
Cumhuriyeti�nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938�de
Dolmabahçe Sarayı�nda hayata gözlerini yumdu.
Atatürk�ün hayatı, Türk milleti için adanmış, destansı bir yaşamdır.
-----------------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
HZ. MUHAMMED'İN HAYATI
Hz. Muhammed 571 yılında Mekke şehrinde dünyaya geldi. Babasının adı
ABDULLAH, annesinin adı AMİNE dir. Hz. Muhammed küçük yaşta önce
babasını daha sonra da annesini kaybetti. Önce dedesi ABDÜLMUTTALİB, o
da ölünce amcası EBU TALİB in yanında kaldı. Amcası ile beraber
ticaretle uğraştı. Küçük yaşından itibaren çevresinde doğruluğu,
güvenirliliği ile ün kazandı. Kendisi çevresindeki insanlar gibi putlara
hiç ilgi duymuyor, sık sık HİRA dağına çıkıp yalnız kalıyordu.
Yine böyle bir zamanda Hira mağrasında düşünceler içerisinde iken vahiy
meleği Cebrail ilk vahyi getirdi. (Yaradan Rabbi!nin adı ile oku!-Alak
Süresi). Bu şekilde Hz.Muhammed'in peygamberlik süreci başlamış oldu.
Hz. Muhammed'e ilk inanan Hz.Hatice, Hz.Ali, Hz.Ebu Bekir, ve Hz. Zeyd
oldu. Ancak yeni gelen din (İslam) Mekkeliler tarafından hiç hoş
karşılanmadı. Çünkü İslam dini kendi dinleri putperestlik ile hiç
benzeşmiyordu. Atalarının dinine büyük bir bağlılık duyan Araplar
Hz.Muhammed'e ve yeni dine şiddetle karşı geldiler. Bu karşı gelme
zamanla Müslümanlara karşı şiddete dönüştü. Bunun üzerine Hz.Muhammed
Müslümanlara hicret (göç) emrini verdi. 615 yılında Müslümanlar önce
Habeşistan'a baskılar artınca da 622 yılında Mekke'yi terk ederek Medine
şehrine hicret (göç) ettiler. Hicret 'ten sonra Medine İslamiyet'in
merkezi durumuna geldi
Hz.Muhammed'in Ahsa Valisi El-Münzire gönderdiği mektup
BEDİR SAVAŞI (624)
Nedeni: Mekkelilere ait bir ticaret kervanı Müslümanlarca ele geçirilmek
istenmişti. Bu şekilde Müslümanların Hicret esnasında Mekke'de
bıraktıkları malların karşılığı alınacaktı. Bu durum iki tarafı karşı
karşıya getirdi.
Sonuçları:
Bedir savaşı Müslümanların kazandığı ilk askeri zaferdir.
Müslümanların kendilerine olan güvenleri artmıştır.
Şam ticaret yolu Müslümanların eline geçmiştir.
Mekkeli esirlerden okuma-yazma bilenler 10 Müslüman'a okuma-yazma öğretme karşılığında serbest bırakıldılar.
UHUD SAVAŞI (625)
Nedenleri:
Mekkelilerin Bedir savaşının intikamını alma istekleri.
Mekkelilerin Medine şehrine doğru gelmeleri üzerine iki taraf Uhud dağı
eteklerinde karşı karşıya geldiler. Savaşın başlangıcında Müslümanlar
üstün iken Peygamber tarafından görevlendirilen okçuların yerlerini terk
etmeleri savaşın kaybedilmesine yol açmıştır.
Sonuçları:
Mekkeliler savaştan galip gelmelerine rağmen kesin bir sonuç elde edemediler.
Okçuların yerlerini terk etmeleri savaşın kaybedilmesine yol açmıştı. Bu
durum Peygamberin emirlerine uymanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi.
HENDEK SAVAŞI(627)
Nedenleri:
Uhud savaşından sonra Medine 'den çıkarılan Yahudilerin Mekkelileri sürekli kışkırtmaları.
Mekkelilerin Müslümanlara kesin bir darbe vurma istekleri.
Kalabalık bir ordu ile harekete geçen Mekkelilere karşı Medine şehrinin
savunulmasına karar verildi. Salman-ı Farisi adında bir İranlı
Müslüman'ın önerisi ile şehrin etrafına hendekler kazıldı. Mekkeliler bu
hendekleri aşamadılar ve bir sonuç alamadan geri döndüler.
Sonuçları
Bu savaş Mekkelilerin Müslümanlar üzerine yaptıkları son saldırı
olmuştur. Bundan sonra Müslümanlar saldırı, Mekkeliler savunma konumuna
geçmiştir.
Medine çevresindeki bir çok Arap kabilesi Müslüman olmuştur.
HUDEYBİYE BARIŞI(628)
628 yılında Müslümanlar Mekke'de bulunan Kabe'yi ziyaret etmek
istediler.Mekkeliler bu durum karşısında tedirgin oldular ve ziyarete
izin vermek istemediler. Bunu üzerine taraflar arasında Hudeybiye
Antlaşması imzalandı.
Her iki taraf istedikleri kabileler ile ittifak yapabilecekler. Ancak askeri yardım yapmayacaklardı.
Müslümanlar o yıl Kabe'yi ziyaret etmeyecekler,ertesi yıl ziyaret yapacaklar.
Müslüman olan Mekkeli gençler ailesinin izni olmadan Medine'ye alınmayacak, Mekke'ye sığınanlar ise geri verilmeyecekti.
Barış on yıl süre ile geçerli olacaktı.
ÖNEMİ: Bu antlaşma ile Mekkeliler Müslümanları hukuken tanımış oldular.
HAYBER'İN FETHİ (629)
Hayber'de yaşayan Yahudiler Müslümanlar aleyhine işler yapıyorlar,
İslam'ı kötülüyorlardı. Bunun üzerine Buranın fethine karar verildi.
Hayber kalesi Yahudilerden alındı.
ÖNEMİ : Hayber'in fethi ile Şam ticaret yolunun kontrolü Müslümanların eline geçmiş ve güvenliği sağlanmıştır.
MUTE SAVAŞI (629)
Müslümanlar ile Bizanslılar arasında yapılan ilk savaştır. Çok kalabalık
olan Bizans ordusu karşısında Müslümanlar bir sonuç elde edemediler.
MEKKE'NİN FETHİ (630)
Mekkelilerin Hudeybiye Barışını bozmaları üzerine Mekke'nin fethine
karar verildi. Mekke şehri hiçbir karşı koyma görmeden kısa sürede ele
geçirildi. Mekke'nin fethi ile Arap yarımadasının tamamı kısa sürede
Müslümanların kontrolüne girdi.
HUNEYN SAVAŞI (631)
Mekke'nin fethinden sonra İslam'ı benimsemeyen Arap kabileleri Mekke'nin
dışında toplandılar. Müslümanlar ve Putperest Arap kabileleri arasında
yapılan bu savaşı Müslümanlar kazandı ve ardından Ta'if şehri de
kuşatıldı ancak alınamadı. Bir süre sonra Ta'if halkı kendi istekleri
ile Müslüman oldular.
TEBÜK SEFERİ (631)
Bizans İmparatoru Heraklius'un büyük bir ordu ile Arabistan'a geldiği
haberi üzerine Hz. Muhammed Tebük' e doğru sefere çıktı. Ancak haberin
doğru olmadığı anlaşıldı. Tebük Seferi Hz. Muhammed'in son seferi
olmuştur.
Hz.Muhammed son bir kez Mekke'de kalabalık bir Müslüman kitlesine VEDA
HUTBESİNİ söyledi. 632 yılında Medine'de vefat etti. Hz.Muhammed vefat
ettiği yere gömüldü. Medine şehrindeki peygamberimizin bu mezarına
"Ravza-i Mutahhare" denir.
--------------------------------------------------------------------
Hz. Muhammed 571 yılında Mekke şehrinde dünyaya geldi. Babasının adı
ABDULLAH, annesinin adı AMİNE dir. Hz. Muhammed küçük yaşta önce
babasını daha sonra da annesini kaybetti. Önce dedesi ABDÜLMUTTALİB, o
da ölünce amcası EBU TALİB in yanında kaldı. Amcası ile beraber
ticaretle uğraştı. Küçük yaşından itibaren çevresinde doğruluğu,
güvenirliliği ile ün kazandı. Kendisi çevresindeki insanlar gibi putlara
hiç ilgi duymuyor, sık sık HİRA dağına çıkıp yalnız kalıyordu.
Yine böyle bir zamanda Hira mağrasında düşünceler içerisinde iken vahiy
meleği Cebrail ilk vahyi getirdi. (Yaradan Rabbi!nin adı ile oku!-Alak
Süresi). Bu şekilde Hz.Muhammed'in peygamberlik süreci başlamış oldu.
Hz. Muhammed'e ilk inanan Hz.Hatice, Hz.Ali, Hz.Ebu Bekir, ve Hz. Zeyd
oldu. Ancak yeni gelen din (İslam) Mekkeliler tarafından hiç hoş
karşılanmadı. Çünkü İslam dini kendi dinleri putperestlik ile hiç
benzeşmiyordu. Atalarının dinine büyük bir bağlılık duyan Araplar
Hz.Muhammed'e ve yeni dine şiddetle karşı geldiler. Bu karşı gelme
zamanla Müslümanlara karşı şiddete dönüştü. Bunun üzerine Hz.Muhammed
Müslümanlara hicret (göç) emrini verdi. 615 yılında Müslümanlar önce
Habeşistan'a baskılar artınca da 622 yılında Mekke'yi terk ederek Medine
şehrine hicret (göç) ettiler. Hicret 'ten sonra Medine İslamiyet'in
merkezi durumuna geldi
Hz.Muhammed'in Ahsa Valisi El-Münzire gönderdiği mektup
BEDİR SAVAŞI (624)
Nedeni: Mekkelilere ait bir ticaret kervanı Müslümanlarca ele geçirilmek
istenmişti. Bu şekilde Müslümanların Hicret esnasında Mekke'de
bıraktıkları malların karşılığı alınacaktı. Bu durum iki tarafı karşı
karşıya getirdi.
Sonuçları:
Bedir savaşı Müslümanların kazandığı ilk askeri zaferdir.
Müslümanların kendilerine olan güvenleri artmıştır.
Şam ticaret yolu Müslümanların eline geçmiştir.
Mekkeli esirlerden okuma-yazma bilenler 10 Müslüman'a okuma-yazma öğretme karşılığında serbest bırakıldılar.
UHUD SAVAŞI (625)
Nedenleri:
Mekkelilerin Bedir savaşının intikamını alma istekleri.
Mekkelilerin Medine şehrine doğru gelmeleri üzerine iki taraf Uhud dağı
eteklerinde karşı karşıya geldiler. Savaşın başlangıcında Müslümanlar
üstün iken Peygamber tarafından görevlendirilen okçuların yerlerini terk
etmeleri savaşın kaybedilmesine yol açmıştır.
Sonuçları:
Mekkeliler savaştan galip gelmelerine rağmen kesin bir sonuç elde edemediler.
Okçuların yerlerini terk etmeleri savaşın kaybedilmesine yol açmıştı. Bu
durum Peygamberin emirlerine uymanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi.
HENDEK SAVAŞI(627)
Nedenleri:
Uhud savaşından sonra Medine 'den çıkarılan Yahudilerin Mekkelileri sürekli kışkırtmaları.
Mekkelilerin Müslümanlara kesin bir darbe vurma istekleri.
Kalabalık bir ordu ile harekete geçen Mekkelilere karşı Medine şehrinin
savunulmasına karar verildi. Salman-ı Farisi adında bir İranlı
Müslüman'ın önerisi ile şehrin etrafına hendekler kazıldı. Mekkeliler bu
hendekleri aşamadılar ve bir sonuç alamadan geri döndüler.
Sonuçları
Bu savaş Mekkelilerin Müslümanlar üzerine yaptıkları son saldırı
olmuştur. Bundan sonra Müslümanlar saldırı, Mekkeliler savunma konumuna
geçmiştir.
Medine çevresindeki bir çok Arap kabilesi Müslüman olmuştur.
HUDEYBİYE BARIŞI(628)
628 yılında Müslümanlar Mekke'de bulunan Kabe'yi ziyaret etmek
istediler.Mekkeliler bu durum karşısında tedirgin oldular ve ziyarete
izin vermek istemediler. Bunu üzerine taraflar arasında Hudeybiye
Antlaşması imzalandı.
Her iki taraf istedikleri kabileler ile ittifak yapabilecekler. Ancak askeri yardım yapmayacaklardı.
Müslümanlar o yıl Kabe'yi ziyaret etmeyecekler,ertesi yıl ziyaret yapacaklar.
Müslüman olan Mekkeli gençler ailesinin izni olmadan Medine'ye alınmayacak, Mekke'ye sığınanlar ise geri verilmeyecekti.
Barış on yıl süre ile geçerli olacaktı.
ÖNEMİ: Bu antlaşma ile Mekkeliler Müslümanları hukuken tanımış oldular.
HAYBER'İN FETHİ (629)
Hayber'de yaşayan Yahudiler Müslümanlar aleyhine işler yapıyorlar,
İslam'ı kötülüyorlardı. Bunun üzerine Buranın fethine karar verildi.
Hayber kalesi Yahudilerden alındı.
ÖNEMİ : Hayber'in fethi ile Şam ticaret yolunun kontrolü Müslümanların eline geçmiş ve güvenliği sağlanmıştır.
MUTE SAVAŞI (629)
Müslümanlar ile Bizanslılar arasında yapılan ilk savaştır. Çok kalabalık
olan Bizans ordusu karşısında Müslümanlar bir sonuç elde edemediler.
MEKKE'NİN FETHİ (630)
Mekkelilerin Hudeybiye Barışını bozmaları üzerine Mekke'nin fethine
karar verildi. Mekke şehri hiçbir karşı koyma görmeden kısa sürede ele
geçirildi. Mekke'nin fethi ile Arap yarımadasının tamamı kısa sürede
Müslümanların kontrolüne girdi.
HUNEYN SAVAŞI (631)
Mekke'nin fethinden sonra İslam'ı benimsemeyen Arap kabileleri Mekke'nin
dışında toplandılar. Müslümanlar ve Putperest Arap kabileleri arasında
yapılan bu savaşı Müslümanlar kazandı ve ardından Ta'if şehri de
kuşatıldı ancak alınamadı. Bir süre sonra Ta'if halkı kendi istekleri
ile Müslüman oldular.
TEBÜK SEFERİ (631)
Bizans İmparatoru Heraklius'un büyük bir ordu ile Arabistan'a geldiği
haberi üzerine Hz. Muhammed Tebük' e doğru sefere çıktı. Ancak haberin
doğru olmadığı anlaşıldı. Tebük Seferi Hz. Muhammed'in son seferi
olmuştur.
Hz.Muhammed son bir kez Mekke'de kalabalık bir Müslüman kitlesine VEDA
HUTBESİNİ söyledi. 632 yılında Medine'de vefat etti. Hz.Muhammed vefat
ettiği yere gömüldü. Medine şehrindeki peygamberimizin bu mezarına
"Ravza-i Mutahhare" denir.
--------------------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
İsmet İnönü
1884 yılında İzmir'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sivas' ta
tamamladıktan sonra Mühendishane İdadisini (Askerî Lise) bitirdi. 1903
yılında Kara Harp Okulu'ndan, 1906 yılında Harp Akademisi' nden mezun
olarak, ordunun çeşitli kademelerinde görev yaptı. 1910-1913 yılları
arasında Yemen İsyanı'nın bastırılması harekâtına katıldı. Bu ve bundan
önceki görevlerinde hudut problemleri ve asilerle yapılan anlaşmalarda
başarılı hizmetleri ve meslekî özellikleriyle dikkati çekti.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi'nde Kolordu Komutanı
olarak Atatürk'ün emrinde çalıştı ve öğrencilik yıllarından beri devam
eden dostlukları ile devletin geleceği hakkında ortak fikirleri gelişti.
Suriye Cephesi'nde savaştı; Millî Mücadele sırasında Atatürk'ün en
yakın silâh arkadaşı olarak çalıştı. Edirne milletvekilliği ve bakanlık
yaptı. Albay İsmet Bey, mebusluk ve bakanlık da uhdesinde kalarak Garp
Cephesi Komutanlığı'na getirildi. 25 Ekim 1920'den sonra Batı Cephesi
Komutanı olarak Çerkez Ethem isyanını bastırdı. Birinci ve İkinci İnönü
Savaşlarını yönetti. Tuğgeneral rütbesine yükseldi.
Sakarya Meydan Savaşı ve Büyük Taarruz'dan sonra kazanılan zafer üzerine
Mudanya Mütarekesi'nde Büyük Millet Meclisi'ni temsil etti. Lozan Barış
Konferansı'na Dışişleri Bakanı ve Türk heyeti başkanı olarak katıldı.
24 Temmuz 1923'te Lozan Andlaşması'nı imzaladı. Cumhuriyetin ilânından
sonra 1923-1924 yıllarında ilk hükûmette Başbakan olarak görev aldı,
1924-1937 yılları arasında bu görevini sürdürdü. baktabul
İnönü, Atatürk İnkılâplarının gerçekleşmesinde ve Türkiye
Cumhuriyeti'nin sağlam temeller üzerine oturtulmasında Atatürk'ün en
yakın mesai arkadaşıydı. Atatürk'ün ölümünden sonra, 1938 yılında, TBMM
tarafından Türkiye'nin ikinci Cumhurbaşkanı olarak seçildi. İkinci Dünya
Savaşı sırasında Türkiye'yi savaş felâketinin dışında tutmayı başardı.
Savaştan sonra çok partili siyasî rejime geçilmesine büyük destek oldu.
1950 yılında, yapılan seçimleri kaybettikten sonra, 1960 yılına kadar
Ana Muhalefet Partisi Başkanı olarak siyasî yaşamını sürdürdü. 27 Mayıs
harekâtından sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi ve 10 Kasım 1961
tarihinde Başbakanlığa atandı. 1965 yılında bu görevden ayrıldıktan
sonra milletvekili olarak siyasî yaşamına devam etti.
1972'de Parti Genel Başkanlığı ve milletvekilliğinden istifa ederek;
ölünceye kadar (25 Aralık 1973) Anayasa gereğince Cumhuriyet Senatosu
tabiî üyeliği görevinde bulundu.
-----------------------------------------------------------------
1884 yılında İzmir'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Sivas' ta
tamamladıktan sonra Mühendishane İdadisini (Askerî Lise) bitirdi. 1903
yılında Kara Harp Okulu'ndan, 1906 yılında Harp Akademisi' nden mezun
olarak, ordunun çeşitli kademelerinde görev yaptı. 1910-1913 yılları
arasında Yemen İsyanı'nın bastırılması harekâtına katıldı. Bu ve bundan
önceki görevlerinde hudut problemleri ve asilerle yapılan anlaşmalarda
başarılı hizmetleri ve meslekî özellikleriyle dikkati çekti.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi'nde Kolordu Komutanı
olarak Atatürk'ün emrinde çalıştı ve öğrencilik yıllarından beri devam
eden dostlukları ile devletin geleceği hakkında ortak fikirleri gelişti.
Suriye Cephesi'nde savaştı; Millî Mücadele sırasında Atatürk'ün en
yakın silâh arkadaşı olarak çalıştı. Edirne milletvekilliği ve bakanlık
yaptı. Albay İsmet Bey, mebusluk ve bakanlık da uhdesinde kalarak Garp
Cephesi Komutanlığı'na getirildi. 25 Ekim 1920'den sonra Batı Cephesi
Komutanı olarak Çerkez Ethem isyanını bastırdı. Birinci ve İkinci İnönü
Savaşlarını yönetti. Tuğgeneral rütbesine yükseldi.
Sakarya Meydan Savaşı ve Büyük Taarruz'dan sonra kazanılan zafer üzerine
Mudanya Mütarekesi'nde Büyük Millet Meclisi'ni temsil etti. Lozan Barış
Konferansı'na Dışişleri Bakanı ve Türk heyeti başkanı olarak katıldı.
24 Temmuz 1923'te Lozan Andlaşması'nı imzaladı. Cumhuriyetin ilânından
sonra 1923-1924 yıllarında ilk hükûmette Başbakan olarak görev aldı,
1924-1937 yılları arasında bu görevini sürdürdü. baktabul
İnönü, Atatürk İnkılâplarının gerçekleşmesinde ve Türkiye
Cumhuriyeti'nin sağlam temeller üzerine oturtulmasında Atatürk'ün en
yakın mesai arkadaşıydı. Atatürk'ün ölümünden sonra, 1938 yılında, TBMM
tarafından Türkiye'nin ikinci Cumhurbaşkanı olarak seçildi. İkinci Dünya
Savaşı sırasında Türkiye'yi savaş felâketinin dışında tutmayı başardı.
Savaştan sonra çok partili siyasî rejime geçilmesine büyük destek oldu.
1950 yılında, yapılan seçimleri kaybettikten sonra, 1960 yılına kadar
Ana Muhalefet Partisi Başkanı olarak siyasî yaşamını sürdürdü. 27 Mayıs
harekâtından sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi ve 10 Kasım 1961
tarihinde Başbakanlığa atandı. 1965 yılında bu görevden ayrıldıktan
sonra milletvekili olarak siyasî yaşamına devam etti.
1972'de Parti Genel Başkanlığı ve milletvekilliğinden istifa ederek;
ölünceye kadar (25 Aralık 1973) Anayasa gereğince Cumhuriyet Senatosu
tabiî üyeliği görevinde bulundu.
-----------------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
Salih Bozok
1881de Selanikte doğdu. Mustafa Kemal ile önce mahalle, daha sonra da
okul arkadaşlığı daha başlangıçta kaderini çizmiş oldu. İkisi de aynı
okullarda okuduktan sonra aynı yıl Harp Okulunu bitirdiler. Salih Efendi
jandarma sınıfına seçilmişti. Mustafa Kemal ise Akademiye devam edecek,
kurmay olacaktı. Mustafa Kemal Milli Mücadeleyi başlatmak üzere
Anadoluya geçmeden önce ve Suriye Cephesinde bulunduğu sırada Salih
Efendiyi başyaver olarak yanına getirtti. Sürekli beraberlik böyle
başladı ve Salih Bey yarbaylıktan emekliye ayrıldıktan sonra bile
Mustafa Kemalin yakınında kaldı.
Yüzbaşı Salih, Mustafa Kemalin yanında, Heyeti Temsiliyede görevli
olarak Ankaraya gitti. Mustafa Kemal Meclis Başkanı iken o da Meclis
Başkanı başyaveriydi. Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı seçilince yarbay Salih
de Cumhurbaşkanlığı başyaveri oldu. Yarbay rütbesinde ordudan istifa
ettiğinde önce, o zamanki adı Bozok olan Yozgattan milletvekili seçildi;
milletvekilliği 1939 seçimlerine kadar her dönemde yenilendi; bu arada
Mustafa Kemalin sofrasındaki yerini ve çevresindeki görevini de muhafaza
ediyordu. Salih Bey bu dönemde İş Bankasının kurucuları ve hissedarları
arasında yer aldı. Mustafa Kemalin ölümüyle Salih Bozokun dünyası da
yıkılmış oldu. Milletvekilliği sürdüğü halde sağlık durumundan şikayet
ederek Yalovaya çekildi ve 1941 yılında öldü.
Eserleri
Yaveri Atatürk�ü Anlatıyor, Salih Bozok Doğan Kitapcılık İstanbul 2001 Salih Bozok bu kitabında:
�Atatürkle birlikte yaptığım seyahetlere dair bazı defterde notlarım
olduğu gibi, Atatürkün bana gönderdiği çok kıymetli mektupları vardır.
Bunları neşretmek için benden satın almak isteyenler olmuştur, fakat
Atatürk buna müsaade etmedi ve Bunları biz öldükten sonra neşretmek
üzere çocuklarına miras bırak dedi. Ben de onun için hepsini muhafaza
ederek size miras bıraktım.� diyecektir.
İşte Salih Bozokun bu mirası, ölümünün 60. yıldönümünde oğlu Muzaffer Bozok tarafından yayımlanmıştır.
Tamer Karadağlı
Mason mahkemesi dul kadın kesesi-2
Akşam 11 Mayıs 2006
'Çocuklar Duymasın' dizisinin 'Taşfırın Erkeği' Tamer Karadağlı, mason
olmak için başvurduğu Loca'yı karıştırdı İddiaya göre, Zafer Ergin ve
Aykut Oray'ın başını çektiği sanatçı lobisi karşı çıktı Karadağlı,
vazgeçti Ancak üyeler arasındaki gerilim sürüyor
Mason sanatcılar Loca'ya sokmadı
Tamer Karadağlı, çocukluktan beri ilgi duyduğu masonluğa, bir dostu
aracılığıyla başvurur Zaten çok meşhurdur ve iyi para kazanmaktadır
Kariyer kaygısından ziyade, masonluğun felsefesi ile ilgilidir Başvurusu
alınır ve sınav süreci başlar İlk tahkikatlar olumlu sonuçlanır 3 ayrı
Loca görevlisi, birbirinden bağımsız olarak Tamer Karadağlı'yı
araştırmış, iş oylamaya kalmıştır
Konuyu yakından takip eden bir Loca mensubu, ünlü oyuncunun adaylık
sürecinin olumlu seyretmesini saklamıyor: 'Tahkikatları başarıyla geçti
Bu da bizi kızdırdı Özellikle Zafer Ergin, Aykut Oray, Zeki Alasya gibi
sanatçılar Tamer Karadağlı'ya tepkiliydi Çok para kazandığı ve kendi
içlerinden sıyrılıp büyük şöhret olduğu için çekememezlik
vardıKıskandılar, istemediler'
FUHUŞ BASKINI
Tamer Karadağlı tam da bu sırada, büyük bir fuhuş skandalının ortasında
buldu kendini Bazı mankenlerle para karşılığı İstanbul Movenpick
otelinde buluştuğu belgelendi Evliliği ve kariyeri büyük yara aldı
'Çocuklar Duymasın' dizisinden ayrılmak zorunda kaldı Basın
toplantısıyla eşinden ve kamuoyundan özür diledi ama bu onu kurtarmaya
yetmediMason Locası'ndaki karşıtlarının eline büyük bir koz verdi
Loca'da rahatsızlık arttı, mail gruplarında Tamer Karadağlı'ya yönelik
kampanya başlatıldı Binlerce şikayet mektubu ve mail elden ele dolaştı
Ancak hem referans olanlar hem de Büyük Loca, Karadağlı'nın arkasında
durdu Bu durum, mason sanatçıları daha da sinirlendirdi
Tepkiler genele yayılınca ortamı daha fazla germek istemeyen Karadağlı,
başvurusunu geri çekti Loca Üstadı da onun bu kararını destekledi Aradan
bir yıl geçmesine rağmen Loca'da sular durulmadı Bir üye, 'Onu Loca'ya
teklif edenlerle aramızdaki sürtüşme bitmedi Teklif edenler gerekli
cezayı alana kadar da sürecek' diyor
HİÇ ÇAPKIN MASON YOK MU?
TAMER Karadağlı olayı, masonları kendi içlerinde sorgulamaya yöneltti
Çünkü evli olduğu halde kaçamak yapanlar vardı Kimse sütten çıkmış ak
kaşık değildi Karadağlı'nın reddedilmesine tepki gösterenler, Zeki
Alasya'nın Loca'ya kabul edildiğinde yaşam tarzının ondan farklı
olmadığını ileri sürdüler Ancak Alasya'nın kıskanılacak tarafı yoktu ve
ekonomik durumu iyi değildi Karadağlı'yı ondan ayıran nokta da buydu
Loca'nın örtülü ödeneği: Dul Kadının Kesesi
Locaların kayıtdışı iki tür geliri var
İlki, 'Dul Kadının Kesesi'nde toplanan paralar İkincisi, devlete düşük
gösterilen aidatlar Üstadın tasarrufunda olan bu paralar örtülü ödenekte
birikiyor, makbuz kesilmiyor
Asıl sorun da bu Kaydı tutulmadığı için, yolsuzluklara davetiye çıkarıyor
HİRAM Usta'nın dul annesinden esinlenerek masonların temel simgelerinden
biri haline gelen 'Dul Kadının Kesesi' yardım toplanan kese anlamına
geliyor
Türkiye genelinde 300'e yaklaşan localar, 14 günde bir kendi aralarında
toplanır Her locanın sayıları 50-100 arasındaki üyesi bu toplantılarda
dolaştırılan keseye para atar
ÖRTÜLÜ ÖDENEK
Kesede biriken ortalama 500-1000 YTL para, üstadın arzusuyla okul
yaptırmak, bursiyer öğrencilerin ihtiyacı gibi yardım amacı güden
projelere tahsis edilir Fakat kayıtdışı olduğu için suiistimale açıktır
Bunun dışında locaların en önemli gelir kalemi aidatlardır Yeni
girenlerden 2-3 bin YTL giriş harcı alınır Yıllık aidat ise 350-500 YTL
arasındadır Fakat bu miktarların küçük bir bölümü makbuzla kayıt altına
alınır Gerisi, tıpkı 'Dul Kadının Kesesi'nde toplanan paralarda olduğu
gibi Loca'nın örtülü ödeneğidir Türkiye genelinde 14 bin masonun Büyük
Loca'ya kayıtlı olduğu düşünülürse, kasadaki para milyonlarca YTL'yi
buluyor İşte bu paranın şahsi amaçlarla kullanılması veya kayıtlı
paranın naylon faturalarla harcanması yolsuzluklara yol açar Localar bu
tür 'açıkları' kendi aralarında para toplayarak giderir
Eski Büyük Üstat Kaya Paşakay olayında da bu yöntem izlenebilirdi ama
hem açık çok büyüktü hem de yaşanan iç çekişme, konuyu basının gündemine
taşıdı
DEVLET TAKİP ETMELİ
Örtülü ödenekten yapılan yolsuzluklardan çok rahatsız olan çevreler,
devletin mutlaka bu gelirleri takip etmesi gerektiği üzerinde duruyor Bu
durum üyeler arasındaki çek-senet davalarına bakan Mason Mahkemesi için
de geçerliliğini koruyor
-------------------------------------------------------------
1881de Selanikte doğdu. Mustafa Kemal ile önce mahalle, daha sonra da
okul arkadaşlığı daha başlangıçta kaderini çizmiş oldu. İkisi de aynı
okullarda okuduktan sonra aynı yıl Harp Okulunu bitirdiler. Salih Efendi
jandarma sınıfına seçilmişti. Mustafa Kemal ise Akademiye devam edecek,
kurmay olacaktı. Mustafa Kemal Milli Mücadeleyi başlatmak üzere
Anadoluya geçmeden önce ve Suriye Cephesinde bulunduğu sırada Salih
Efendiyi başyaver olarak yanına getirtti. Sürekli beraberlik böyle
başladı ve Salih Bey yarbaylıktan emekliye ayrıldıktan sonra bile
Mustafa Kemalin yakınında kaldı.
Yüzbaşı Salih, Mustafa Kemalin yanında, Heyeti Temsiliyede görevli
olarak Ankaraya gitti. Mustafa Kemal Meclis Başkanı iken o da Meclis
Başkanı başyaveriydi. Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı seçilince yarbay Salih
de Cumhurbaşkanlığı başyaveri oldu. Yarbay rütbesinde ordudan istifa
ettiğinde önce, o zamanki adı Bozok olan Yozgattan milletvekili seçildi;
milletvekilliği 1939 seçimlerine kadar her dönemde yenilendi; bu arada
Mustafa Kemalin sofrasındaki yerini ve çevresindeki görevini de muhafaza
ediyordu. Salih Bey bu dönemde İş Bankasının kurucuları ve hissedarları
arasında yer aldı. Mustafa Kemalin ölümüyle Salih Bozokun dünyası da
yıkılmış oldu. Milletvekilliği sürdüğü halde sağlık durumundan şikayet
ederek Yalovaya çekildi ve 1941 yılında öldü.
Eserleri
Yaveri Atatürk�ü Anlatıyor, Salih Bozok Doğan Kitapcılık İstanbul 2001 Salih Bozok bu kitabında:
�Atatürkle birlikte yaptığım seyahetlere dair bazı defterde notlarım
olduğu gibi, Atatürkün bana gönderdiği çok kıymetli mektupları vardır.
Bunları neşretmek için benden satın almak isteyenler olmuştur, fakat
Atatürk buna müsaade etmedi ve Bunları biz öldükten sonra neşretmek
üzere çocuklarına miras bırak dedi. Ben de onun için hepsini muhafaza
ederek size miras bıraktım.� diyecektir.
İşte Salih Bozokun bu mirası, ölümünün 60. yıldönümünde oğlu Muzaffer Bozok tarafından yayımlanmıştır.
Tamer Karadağlı
Mason mahkemesi dul kadın kesesi-2
Akşam 11 Mayıs 2006
'Çocuklar Duymasın' dizisinin 'Taşfırın Erkeği' Tamer Karadağlı, mason
olmak için başvurduğu Loca'yı karıştırdı İddiaya göre, Zafer Ergin ve
Aykut Oray'ın başını çektiği sanatçı lobisi karşı çıktı Karadağlı,
vazgeçti Ancak üyeler arasındaki gerilim sürüyor
Mason sanatcılar Loca'ya sokmadı
Tamer Karadağlı, çocukluktan beri ilgi duyduğu masonluğa, bir dostu
aracılığıyla başvurur Zaten çok meşhurdur ve iyi para kazanmaktadır
Kariyer kaygısından ziyade, masonluğun felsefesi ile ilgilidir Başvurusu
alınır ve sınav süreci başlar İlk tahkikatlar olumlu sonuçlanır 3 ayrı
Loca görevlisi, birbirinden bağımsız olarak Tamer Karadağlı'yı
araştırmış, iş oylamaya kalmıştır
Konuyu yakından takip eden bir Loca mensubu, ünlü oyuncunun adaylık
sürecinin olumlu seyretmesini saklamıyor: 'Tahkikatları başarıyla geçti
Bu da bizi kızdırdı Özellikle Zafer Ergin, Aykut Oray, Zeki Alasya gibi
sanatçılar Tamer Karadağlı'ya tepkiliydi Çok para kazandığı ve kendi
içlerinden sıyrılıp büyük şöhret olduğu için çekememezlik
vardıKıskandılar, istemediler'
FUHUŞ BASKINI
Tamer Karadağlı tam da bu sırada, büyük bir fuhuş skandalının ortasında
buldu kendini Bazı mankenlerle para karşılığı İstanbul Movenpick
otelinde buluştuğu belgelendi Evliliği ve kariyeri büyük yara aldı
'Çocuklar Duymasın' dizisinden ayrılmak zorunda kaldı Basın
toplantısıyla eşinden ve kamuoyundan özür diledi ama bu onu kurtarmaya
yetmediMason Locası'ndaki karşıtlarının eline büyük bir koz verdi
Loca'da rahatsızlık arttı, mail gruplarında Tamer Karadağlı'ya yönelik
kampanya başlatıldı Binlerce şikayet mektubu ve mail elden ele dolaştı
Ancak hem referans olanlar hem de Büyük Loca, Karadağlı'nın arkasında
durdu Bu durum, mason sanatçıları daha da sinirlendirdi
Tepkiler genele yayılınca ortamı daha fazla germek istemeyen Karadağlı,
başvurusunu geri çekti Loca Üstadı da onun bu kararını destekledi Aradan
bir yıl geçmesine rağmen Loca'da sular durulmadı Bir üye, 'Onu Loca'ya
teklif edenlerle aramızdaki sürtüşme bitmedi Teklif edenler gerekli
cezayı alana kadar da sürecek' diyor
HİÇ ÇAPKIN MASON YOK MU?
TAMER Karadağlı olayı, masonları kendi içlerinde sorgulamaya yöneltti
Çünkü evli olduğu halde kaçamak yapanlar vardı Kimse sütten çıkmış ak
kaşık değildi Karadağlı'nın reddedilmesine tepki gösterenler, Zeki
Alasya'nın Loca'ya kabul edildiğinde yaşam tarzının ondan farklı
olmadığını ileri sürdüler Ancak Alasya'nın kıskanılacak tarafı yoktu ve
ekonomik durumu iyi değildi Karadağlı'yı ondan ayıran nokta da buydu
Loca'nın örtülü ödeneği: Dul Kadının Kesesi
Locaların kayıtdışı iki tür geliri var
İlki, 'Dul Kadının Kesesi'nde toplanan paralar İkincisi, devlete düşük
gösterilen aidatlar Üstadın tasarrufunda olan bu paralar örtülü ödenekte
birikiyor, makbuz kesilmiyor
Asıl sorun da bu Kaydı tutulmadığı için, yolsuzluklara davetiye çıkarıyor
HİRAM Usta'nın dul annesinden esinlenerek masonların temel simgelerinden
biri haline gelen 'Dul Kadının Kesesi' yardım toplanan kese anlamına
geliyor
Türkiye genelinde 300'e yaklaşan localar, 14 günde bir kendi aralarında
toplanır Her locanın sayıları 50-100 arasındaki üyesi bu toplantılarda
dolaştırılan keseye para atar
ÖRTÜLÜ ÖDENEK
Kesede biriken ortalama 500-1000 YTL para, üstadın arzusuyla okul
yaptırmak, bursiyer öğrencilerin ihtiyacı gibi yardım amacı güden
projelere tahsis edilir Fakat kayıtdışı olduğu için suiistimale açıktır
Bunun dışında locaların en önemli gelir kalemi aidatlardır Yeni
girenlerden 2-3 bin YTL giriş harcı alınır Yıllık aidat ise 350-500 YTL
arasındadır Fakat bu miktarların küçük bir bölümü makbuzla kayıt altına
alınır Gerisi, tıpkı 'Dul Kadının Kesesi'nde toplanan paralarda olduğu
gibi Loca'nın örtülü ödeneğidir Türkiye genelinde 14 bin masonun Büyük
Loca'ya kayıtlı olduğu düşünülürse, kasadaki para milyonlarca YTL'yi
buluyor İşte bu paranın şahsi amaçlarla kullanılması veya kayıtlı
paranın naylon faturalarla harcanması yolsuzluklara yol açar Localar bu
tür 'açıkları' kendi aralarında para toplayarak giderir
Eski Büyük Üstat Kaya Paşakay olayında da bu yöntem izlenebilirdi ama
hem açık çok büyüktü hem de yaşanan iç çekişme, konuyu basının gündemine
taşıdı
DEVLET TAKİP ETMELİ
Örtülü ödenekten yapılan yolsuzluklardan çok rahatsız olan çevreler,
devletin mutlaka bu gelirleri takip etmesi gerektiği üzerinde duruyor Bu
durum üyeler arasındaki çek-senet davalarına bakan Mason Mahkemesi için
de geçerliliğini koruyor
-------------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
Şener Şen
Şener Şen (d. 26 Aralık 1941, Adana), Türk sinema oyuncusu.
Aktör Ali Şen'in oğludur. Sanat hayatına tiyatro oyunculuğuyla başlamış ve sinemaya kompozisyon rolleriyle geçmiştir.
1958'de Yeşil Sahne'de amatör olarak tiyatro oyunculuğuna başladı.
1964-1966 yılları arasında Doğu Anadolu'nun köylerinde ilkokul
öğretmenliği yaptı. 1966'da İstanbul Belediye Şehir Tiyatrosu'na girdi.
1980-1982 yılları arasında tiyatro çalışmalarını Almanya'da sürdürdü.
Uzun yıllar Kemal Sunal'lı, İlyas Salman'lı filmlerin ikinci adamıydı.
İlk kez 1983 yılında Şalvar Davası filminde başrolde oynadı. Çeşitli
yayın organları tarafından sinemada yılın oyuncusu seçildi.
Televizyon dizileri
* İkinci Bahar
Filmleri
* Altın Prens Devler Ülkesinde 1971
* Katerina 1972
* Aşk Mahkumu 1973
* Bir Demet Menekşe 1973
* Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz 1974
* Ayrı Dünyalar 1974
* Bak Yeşil Yeşil 1975 (Ahmet)
* Bizim Aile 1975 (Şener)
* Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı 1975 (Body Ekrem)
* Aptal Şampiyon 1975 (Fong)
* Hababam Sınıfı Uyanıyor 1976 (Body Ekrem)
* Tosun Paşa 1976 (Lütfü)
* Süt Kardeşler 1976 (Kumandan Hüsamettin)
* Hababam Sınıfı Tatilde 1977 (Body Ekrem)
* Şabanoğlu Şaban 1977 (Kumandan Hüsamettin)
* Çöpçüler Kralı 1977 (Zabıta Amiri)
* Gülen Gözler 1977 (Vecihi)
* Kibar Feyzo 1978 (Maho Ağa)
* Sultan 1978 (Bakkal Bahtiyar)
* Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor 1978 (Body Ekrem)
* Neşeli Günler 1978 (Ziya)
* Erkek Güzeli Sefil Bilo 1979 (Maho Ağa)
* N'olacak Şimdi 1979 (Şakir)
* Banker Bilo 1980 (Banker Maho)
* Gırgıriyede Şenlik Var 1981
* Davaro 1981 (Sülo)
* Adile Teyze 1982 (Sadık)
* Çiçek Abbas 1982 (Şakir)
* Dolap Beygiri 1982 (Banker Yakup)
* Gırgıriyede Cümbüş Var 1983 (Duman Haydar)
* Şekerpare 1983 (Ziver)
* Şalvar Davası 1983 (Ağa)
* Gırgıriyede Büyük Seçim 1984
* Namuslu 1985 (Ali Rıza)
* Züğürt Ağa 1985 (Ağa)
* Aşık Oldum 1985 (Şakir)
* Çıplak Vatandaş 1985 (İbrahim)
* Milyarder 1986 (Mesut)
* Değirmen 1986 (Kaymakam Hilmi)
* Muhsin Bey 1987 (Muhsin Bey)
* Selamsız Bandosu 1987 (Latif Şahin)
* Zengin Mutfağı 1988 (Lütfü Usta)
* Arabesk 1988 (Şener)
* Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni 1990 (Haşmet Asilkan)
* Gölge Oyunu 1992 (Abidin)
* Amerikalı 1993 (Şeref The Türk)
* Eşkıya 1996 (Baran)
* Gönül Yarası 2005 (Nazım)
Aldığı ödüller
* 15. Antalya Film Festivali, 1978, Çöpçüler Kralı, en iyi yardımcı erkek oyuncu
* 24. Antalya Film Festivali, 1987, Muhsin Bey, en iyi erkek oyuncu
* 42. Antalya Film Festivali, 2005, Gönül Yarası, en iyi erkek oyuncu
---------------------------------------------------------------
Şener Şen (d. 26 Aralık 1941, Adana), Türk sinema oyuncusu.
Aktör Ali Şen'in oğludur. Sanat hayatına tiyatro oyunculuğuyla başlamış ve sinemaya kompozisyon rolleriyle geçmiştir.
1958'de Yeşil Sahne'de amatör olarak tiyatro oyunculuğuna başladı.
1964-1966 yılları arasında Doğu Anadolu'nun köylerinde ilkokul
öğretmenliği yaptı. 1966'da İstanbul Belediye Şehir Tiyatrosu'na girdi.
1980-1982 yılları arasında tiyatro çalışmalarını Almanya'da sürdürdü.
Uzun yıllar Kemal Sunal'lı, İlyas Salman'lı filmlerin ikinci adamıydı.
İlk kez 1983 yılında Şalvar Davası filminde başrolde oynadı. Çeşitli
yayın organları tarafından sinemada yılın oyuncusu seçildi.
Televizyon dizileri
* İkinci Bahar
Filmleri
* Altın Prens Devler Ülkesinde 1971
* Katerina 1972
* Aşk Mahkumu 1973
* Bir Demet Menekşe 1973
* Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz 1974
* Ayrı Dünyalar 1974
* Bak Yeşil Yeşil 1975 (Ahmet)
* Bizim Aile 1975 (Şener)
* Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı 1975 (Body Ekrem)
* Aptal Şampiyon 1975 (Fong)
* Hababam Sınıfı Uyanıyor 1976 (Body Ekrem)
* Tosun Paşa 1976 (Lütfü)
* Süt Kardeşler 1976 (Kumandan Hüsamettin)
* Hababam Sınıfı Tatilde 1977 (Body Ekrem)
* Şabanoğlu Şaban 1977 (Kumandan Hüsamettin)
* Çöpçüler Kralı 1977 (Zabıta Amiri)
* Gülen Gözler 1977 (Vecihi)
* Kibar Feyzo 1978 (Maho Ağa)
* Sultan 1978 (Bakkal Bahtiyar)
* Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor 1978 (Body Ekrem)
* Neşeli Günler 1978 (Ziya)
* Erkek Güzeli Sefil Bilo 1979 (Maho Ağa)
* N'olacak Şimdi 1979 (Şakir)
* Banker Bilo 1980 (Banker Maho)
* Gırgıriyede Şenlik Var 1981
* Davaro 1981 (Sülo)
* Adile Teyze 1982 (Sadık)
* Çiçek Abbas 1982 (Şakir)
* Dolap Beygiri 1982 (Banker Yakup)
* Gırgıriyede Cümbüş Var 1983 (Duman Haydar)
* Şekerpare 1983 (Ziver)
* Şalvar Davası 1983 (Ağa)
* Gırgıriyede Büyük Seçim 1984
* Namuslu 1985 (Ali Rıza)
* Züğürt Ağa 1985 (Ağa)
* Aşık Oldum 1985 (Şakir)
* Çıplak Vatandaş 1985 (İbrahim)
* Milyarder 1986 (Mesut)
* Değirmen 1986 (Kaymakam Hilmi)
* Muhsin Bey 1987 (Muhsin Bey)
* Selamsız Bandosu 1987 (Latif Şahin)
* Zengin Mutfağı 1988 (Lütfü Usta)
* Arabesk 1988 (Şener)
* Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni 1990 (Haşmet Asilkan)
* Gölge Oyunu 1992 (Abidin)
* Amerikalı 1993 (Şeref The Türk)
* Eşkıya 1996 (Baran)
* Gönül Yarası 2005 (Nazım)
Aldığı ödüller
* 15. Antalya Film Festivali, 1978, Çöpçüler Kralı, en iyi yardımcı erkek oyuncu
* 24. Antalya Film Festivali, 1987, Muhsin Bey, en iyi erkek oyuncu
* 42. Antalya Film Festivali, 2005, Gönül Yarası, en iyi erkek oyuncu
---------------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
Kemal Sunal
1944 yılında İstanbul�da doğdu. Vefa Lisesi�nden mezun oldu. Sanat
hayatı, �Zoraki Tabip� adlı tiyatro oyunuyla başladı. 1 yıl kadar
Kenterler Tiyatrosu�nda çalıştıktan sonra Devekuşu Kabare Tiyatrosu�nda
görev aldı. 1973 yılında Ertem Eğilmez�in yönettiği bir filmle sinemaya
adımını attı ve kalabalık kadrolu filmlerde rol almaya başladı.
Türk sinemasında başta İnek Şaban tiplemesi olmak üzere canlandırdığı
pek çok tiple sevenlerinin kalbinde taht kuran Kemal Sunal, 7′den 70′e
herkesin sevgisini kazandı.
----------------------------------------------------------------
1944 yılında İstanbul�da doğdu. Vefa Lisesi�nden mezun oldu. Sanat
hayatı, �Zoraki Tabip� adlı tiyatro oyunuyla başladı. 1 yıl kadar
Kenterler Tiyatrosu�nda çalıştıktan sonra Devekuşu Kabare Tiyatrosu�nda
görev aldı. 1973 yılında Ertem Eğilmez�in yönettiği bir filmle sinemaya
adımını attı ve kalabalık kadrolu filmlerde rol almaya başladı.
Türk sinemasında başta İnek Şaban tiplemesi olmak üzere canlandırdığı
pek çok tiple sevenlerinin kalbinde taht kuran Kemal Sunal, 7′den 70′e
herkesin sevgisini kazandı.
----------------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
ORHAN KEMAL
15 Eylül 1914�te Adana�nın Ceyhan ilçesinde doğdu. 2 Haziran 1970'te
yaşamını yitirdi. Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi öykü ve roman
yazarı. Asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü. İlk Büyük Millet Meclisi�nde
Kastamonu Mebusu olan ve seçildiği Adalet Bakanlığı�ndan 3 gün sonra
istifa ettirilip nerdeyse tüm İstiklal Mahkemeleri�nde yargılanan
Abdülkadir Kemali Bey�in oğlu. Babasının, 1930�da Ahrar Fırkası'nı
kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye�ye
geçmesi üzerine, ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda
kaldı. Bir süre Suriye ve Lübnan�da yaşadı. 1932�de Adana�ya döndü.
İşçilik, dokumacılık, ambar memurluğu, katiplik yaptı. 1939'da ilk
şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında, komünizm propagandası yapmak
suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu. Kayseri, Adana ve Bursa
cezaevlerinde yattı. Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmet'le tanışması
yaşamının ve yazarlığının dönüm noktası oldu. 1943'te salıverildikten
sonra Adana'ya döndü. Amelelik, sebze nakliyeciliği, Adana Verem Savaş
Derneği�nde katiplik yaptı. 1950�de İstanbul�a yerleşti, hayatını
yazılarıyla kazandı. 1966'da bir lokantadaki konuşmasında komünizm
propagandası yaptığı suçlamasıyla yargılandı, beraat etti. Yaşamının son
döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği�nin davetlisi olarak,
daha çok da tedavi amacıyla Soyfa'ya gitti. 2 Haziran 1970�te Sofya'da
tedavi edildiği hastanede beyin kanamasından öldü. İstanbul�da
Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Hece ölçüsüyle Kayseri Cezaevi'nden yazıp gönderdiği ilk şiiri
"Duvarlar" 1939'da Yedigün dergisinde "Reşad Kemal" imzasıyla
yayınlandı. "Raşid Kemali" takma adıyla yazdığı şiirler Yedigün ve Yeni
Mecmua'da çıktı. İlk romanı "Babaevi"nin bir bölümünü oluşturan "Balık"
öyküsü, Yeni Edebiyat dergisinde 1940'ta yayınlandı. Bundan sonra
çalışmalarını öyküde yoğunlaştırdı. "Orhan Kemal" adını ilk kez 1942'de
"Yürüyüş" dergisinde yayınlanan şiir ve öykülerinde kullandı. Öyküleri,
Varlık, Seçilmiş Hikayeler, Yeditepe başta olmak üzere dönemin tüm
dergilerinde yer aldı. Gazetelere tefrika romanlar ve film senaryoları
yazdı. Geçimini sağlamak, para kazanmak amacıyla durmadan yazdı. "72.
Koğuş, Murtaza, Eskici ve Oğulları, Kardeş Payı" adlı eserleri tiyatroya
uyarlandı. Doğrudan oyun olarak 1964'te yazdığı tek eseri "İspinozlar",
"Yalova Kaymakamı" adıyla sahnelendi. Öykü ve romanlarında günlük
yaşamın değişik yönlerini işledi. Kahramanlarını çoğunlukla sömürülen,
yoksul insanlardan seçti. Bu insanların yaşamlarını, sorunlarını, iç
dünyalarını yansıtırken kinsiz, sevecen, umutlu bir yaklaşım benimsedi.
"Babaevi"nde çocukluk yıllarını, "Avare Yıllar"da gençliğini anlattı.
Eserlerinin hemen hepsinde toplumsal yapıdaki çelişkileri ustaca
vurguladı. Güçlü gözlem gücüyle, özgün ve yalın anlatımıyla hâlâ çok
okunan ve sevilen eserler yarattı. Eselerinde hızlı bir olay akışı ve
devingenliğin yanısıra "diyaloglara" ağırlık verdiği dikkat çeker.
Sanatının olgun döneminde daha çok Adana yöresindeki toprak ve fabrika
işçilerini konu aldı. Çukurova'nın toplumsal ekonomik yapısındaki
değişimin yöre halkı üzerindeki etkilerini inceledi. Ailesi 1971'den
itibaren adına "Orhan Kemal Roman Armağanı" vermeye başladı.
-------------------------------------------------------
15 Eylül 1914�te Adana�nın Ceyhan ilçesinde doğdu. 2 Haziran 1970'te
yaşamını yitirdi. Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi öykü ve roman
yazarı. Asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü. İlk Büyük Millet Meclisi�nde
Kastamonu Mebusu olan ve seçildiği Adalet Bakanlığı�ndan 3 gün sonra
istifa ettirilip nerdeyse tüm İstiklal Mahkemeleri�nde yargılanan
Abdülkadir Kemali Bey�in oğlu. Babasının, 1930�da Ahrar Fırkası'nı
kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye�ye
geçmesi üzerine, ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda
kaldı. Bir süre Suriye ve Lübnan�da yaşadı. 1932�de Adana�ya döndü.
İşçilik, dokumacılık, ambar memurluğu, katiplik yaptı. 1939'da ilk
şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında, komünizm propagandası yapmak
suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu. Kayseri, Adana ve Bursa
cezaevlerinde yattı. Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmet'le tanışması
yaşamının ve yazarlığının dönüm noktası oldu. 1943'te salıverildikten
sonra Adana'ya döndü. Amelelik, sebze nakliyeciliği, Adana Verem Savaş
Derneği�nde katiplik yaptı. 1950�de İstanbul�a yerleşti, hayatını
yazılarıyla kazandı. 1966'da bir lokantadaki konuşmasında komünizm
propagandası yaptığı suçlamasıyla yargılandı, beraat etti. Yaşamının son
döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği�nin davetlisi olarak,
daha çok da tedavi amacıyla Soyfa'ya gitti. 2 Haziran 1970�te Sofya'da
tedavi edildiği hastanede beyin kanamasından öldü. İstanbul�da
Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Hece ölçüsüyle Kayseri Cezaevi'nden yazıp gönderdiği ilk şiiri
"Duvarlar" 1939'da Yedigün dergisinde "Reşad Kemal" imzasıyla
yayınlandı. "Raşid Kemali" takma adıyla yazdığı şiirler Yedigün ve Yeni
Mecmua'da çıktı. İlk romanı "Babaevi"nin bir bölümünü oluşturan "Balık"
öyküsü, Yeni Edebiyat dergisinde 1940'ta yayınlandı. Bundan sonra
çalışmalarını öyküde yoğunlaştırdı. "Orhan Kemal" adını ilk kez 1942'de
"Yürüyüş" dergisinde yayınlanan şiir ve öykülerinde kullandı. Öyküleri,
Varlık, Seçilmiş Hikayeler, Yeditepe başta olmak üzere dönemin tüm
dergilerinde yer aldı. Gazetelere tefrika romanlar ve film senaryoları
yazdı. Geçimini sağlamak, para kazanmak amacıyla durmadan yazdı. "72.
Koğuş, Murtaza, Eskici ve Oğulları, Kardeş Payı" adlı eserleri tiyatroya
uyarlandı. Doğrudan oyun olarak 1964'te yazdığı tek eseri "İspinozlar",
"Yalova Kaymakamı" adıyla sahnelendi. Öykü ve romanlarında günlük
yaşamın değişik yönlerini işledi. Kahramanlarını çoğunlukla sömürülen,
yoksul insanlardan seçti. Bu insanların yaşamlarını, sorunlarını, iç
dünyalarını yansıtırken kinsiz, sevecen, umutlu bir yaklaşım benimsedi.
"Babaevi"nde çocukluk yıllarını, "Avare Yıllar"da gençliğini anlattı.
Eserlerinin hemen hepsinde toplumsal yapıdaki çelişkileri ustaca
vurguladı. Güçlü gözlem gücüyle, özgün ve yalın anlatımıyla hâlâ çok
okunan ve sevilen eserler yarattı. Eselerinde hızlı bir olay akışı ve
devingenliğin yanısıra "diyaloglara" ağırlık verdiği dikkat çeker.
Sanatının olgun döneminde daha çok Adana yöresindeki toprak ve fabrika
işçilerini konu aldı. Çukurova'nın toplumsal ekonomik yapısındaki
değişimin yöre halkı üzerindeki etkilerini inceledi. Ailesi 1971'den
itibaren adına "Orhan Kemal Roman Armağanı" vermeye başladı.
-------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
Adile Naşit
17 Haziran 1930�da İstanbul�da doğan Türk sinemasının ünlü oyuncusu Adile Naşit�in asıl adı Adile Keskiner�dir.
Tiyatro oyuncusu Amelya Hanım ile ünlü komedyen Naşit�in kızı olan Adile
Naşit babasının ölümü üzerine öğrenimini yarım bırakarak, 1944 yılında
İstanbul Şehir Tiyatrosu Çocuk Tiyatrosu�na girdi.
�Herşeyden Biraz� oyunuyla sahneye çıktı. Aynı yıl Halide Pişkin�in
grubuyla İstanbul�da turneye çıktı. Daha sonra Muammer Karaca�nın
tiyatrosuna girdi ve 1948�de komedi oyuncuları Aziz Basmacı ve Vahi
Öz�le birlikte kurdukları toplulukta 1951 yılına kadar çalıştı. Yine
1948 yılında �Lüküs Hayat� filmiyle sinema oyunculuğuna başladı.
1950�de, kendisi gibi tiyatrocu olan Ziya Keskiner ile evlendi. 1954�te
yeniden Muammer Karaca tiyatrosuna döndü ve 1960�a dek burada çalıştı.
1961�de, eşi ZIya Keskiner ve abisi Selim Nasit Özcan ile birlikte,
Naşit Tiyatrosu�nu kurdular. Bu topluluğun dağılmasından sonra 1963�te
girdiği Gazanfer Özcan-Gönül Ülkü tiyatrosunda, 1975�e kadar aralıksız
olarak çalışmıştır.
Adile Naşit, sinemaya ikinci ve asıl girişini 1970�lerde yaptı. 1976�da
�İşte Hayat� adlı filmdeki rolüyle, Antalya Altın Portakal Film
Festivali�nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı.
Rıfat Ilgaz�ın eserlerinden sinemaya aktarılan Hababam Sınıfı
filmlerinin birçoğunda, müstahdem kadın rolüyle yeraldı ve buradaki
oyunculuğuyla da büyük beğeni kazandı. 1978�de Uluslararası Sanat
Gösterileri�nin tiyatro ve müzikallerinde rol almaya başladı.
1981 yılında TRT televizyonunda �Uykudan Önce� isimli bir çocuk programı
yapmaya başladı. Bu programda anlattığı masallar ve öykülerle,
çocukların gönlünde taht kurdu. Gerek sinema filmlerinde, gerekse
oyunlarda, basit, saf, iyi yürekli kadın tiplemesini başarıyla oynadı ve
kendine has bir üslûpla yenileyerek karakteristik hale getirdi.
Adile Naşit, 11 Aralık 1987�de İstanbul�da öldü.
-------------------------------------------------------------
17 Haziran 1930�da İstanbul�da doğan Türk sinemasının ünlü oyuncusu Adile Naşit�in asıl adı Adile Keskiner�dir.
Tiyatro oyuncusu Amelya Hanım ile ünlü komedyen Naşit�in kızı olan Adile
Naşit babasının ölümü üzerine öğrenimini yarım bırakarak, 1944 yılında
İstanbul Şehir Tiyatrosu Çocuk Tiyatrosu�na girdi.
�Herşeyden Biraz� oyunuyla sahneye çıktı. Aynı yıl Halide Pişkin�in
grubuyla İstanbul�da turneye çıktı. Daha sonra Muammer Karaca�nın
tiyatrosuna girdi ve 1948�de komedi oyuncuları Aziz Basmacı ve Vahi
Öz�le birlikte kurdukları toplulukta 1951 yılına kadar çalıştı. Yine
1948 yılında �Lüküs Hayat� filmiyle sinema oyunculuğuna başladı.
1950�de, kendisi gibi tiyatrocu olan Ziya Keskiner ile evlendi. 1954�te
yeniden Muammer Karaca tiyatrosuna döndü ve 1960�a dek burada çalıştı.
1961�de, eşi ZIya Keskiner ve abisi Selim Nasit Özcan ile birlikte,
Naşit Tiyatrosu�nu kurdular. Bu topluluğun dağılmasından sonra 1963�te
girdiği Gazanfer Özcan-Gönül Ülkü tiyatrosunda, 1975�e kadar aralıksız
olarak çalışmıştır.
Adile Naşit, sinemaya ikinci ve asıl girişini 1970�lerde yaptı. 1976�da
�İşte Hayat� adlı filmdeki rolüyle, Antalya Altın Portakal Film
Festivali�nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı.
Rıfat Ilgaz�ın eserlerinden sinemaya aktarılan Hababam Sınıfı
filmlerinin birçoğunda, müstahdem kadın rolüyle yeraldı ve buradaki
oyunculuğuyla da büyük beğeni kazandı. 1978�de Uluslararası Sanat
Gösterileri�nin tiyatro ve müzikallerinde rol almaya başladı.
1981 yılında TRT televizyonunda �Uykudan Önce� isimli bir çocuk programı
yapmaya başladı. Bu programda anlattığı masallar ve öykülerle,
çocukların gönlünde taht kurdu. Gerek sinema filmlerinde, gerekse
oyunlarda, basit, saf, iyi yürekli kadın tiplemesini başarıyla oynadı ve
kendine has bir üslûpla yenileyerek karakteristik hale getirdi.
Adile Naşit, 11 Aralık 1987�de İstanbul�da öldü.
-------------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
Nadide Sultan
15 Kasim 1976 Istanbul
15 Kasim 1976�da bir çok Istanbul�lu gibi Zeynep Kamil Hastanesin de
dogmusum. Yani akrep burcuyum. 6 aylikken ailem bende bir enteresanlik
fark etmis ve beni doktora götürmüs. Çünkü çiglik atip sesimi
dinledikten sonra kahkahalarla gülermisim. Doktorun teshisi ailemi hem
sasirtmis hem de üzmüs: ' Kizinizin bir seyi yok ama sevinirmisiniz
bilmem ama sesini duymaya bayiliyor bence sarkici olucak' demis. Tabii
ki ailem pek ciddiye almamis ama olana bakn.Neyse,benim ilk
hatirladiklarim henüz 4 yasindayken �Ben gamli hazan sense bahar...�diye
annemle sarki söyledigim,babamin ve annemin çok sevdikleri sanat müzigi
sarkilarinin evde güzel sesleriyle çinlamasidir. Okul hayatim da ise
gene müzikle dolu ama ayni zamanda basarili ve hirsli bir ögrenciydim.
İlkokulu idealtepe ilkokulunda tamamladim. Okulun Halk Müzigi korosunda,
halk oyunlari takiminda, bando takimindaydim ve müzik kolu baskaniydim.
Fenerbahçe Ortaokulu ve Lisesinde okulun lise ögrencilerinden
olusturdugu koroya sesimi dinleterek tek ortaokullu olarak kabul edildim
ve koromuzu çalistran besteci Gündogdu Duran benim çok yetenekli
oldugumu ve müzik okumam gerektigine inanarak ailemi ikna etti ve bana
ders verecegini söyledi. Babam Gündogdu hocayla beraber ilk sarkimi
dinlediginde agladi ve izini koparttik. Bu arada babam kendine ait
tirini kaybetmis, iflas etmis ve anneminde çabalariyla beraberce bakkal
dükkani açmistu. Orada yatiyor kalkiyorduk. Bir yandan yasadigim bu
travmalari hafifletmek için diger yandan da evdeki kavgalarin bende
yarattigi üzüntüyümüzikle yeniyor, yeni yeni ögrendigim kanunumla
hayatimi güzellestiriyordum. Üniversitede de tip okurum düsüncesiyle
lisede zorla laborantlik bölümünde okutuldum. Sart suydu bir zayif
notumda yeni yazildigim Üsküdar Musiki Cemiyeti�nden alinacaktim. Hiç
zayif getirmedim hem Cemiyette sinif atladim ,hemde haftanin diger bos
aksamlarinda baska müzik cemiyetine yazildim. Hayalim üniversitede
konsevatuardi. Sesimle hep sivrildim ve sayisiz konserde solo yaptim.
Lise sükür bitti ve üniversite sinavlari geldi çatti.
Ailem tip ben konservatuar derken o yil öyle geçti. Ben evimize yakin
olan MSM�nin sanat müzigi bölümüne girdim ve ilk sahne çalimalarima orda
kurdugumuz grupla basladim. Çesitli barlarda çalistik ve yaz tatilinde
Çinarcik�ta vokal olarak baslayip oran-in solisti oldum. Bu arada evde
hersey berbat gidiyordu ve annemle babam ayrildi. Ben de yaz dönüsü önce
sevgili Altay�a vokal yaptim. ilk gün 2 is teklifi aldim. Biri Coskun
Sabah�tan digeri Fatih Ürek�ten vokal isiydi. Ben de kabul ettim ve o
yil bolca çalistim. Ve i.T.Ü Türk Müzigi Devlet Konservatuari�nin hem
Çalgi egitimi hemde Ses egitimi bölümünü üstelik 3.000 kisi araindan
3.lükle kazandim. Bu arada sayamayacagim kadar çok sanatçiya hem sahnede
hem de kasetlerde vokal yaptim. Hem tek basima sahne çalismalari
yapiyor biyandan hayalim olan konservatuarda ses egitiminde okuyordum.
Bir sürü kaset teklifi aliyordum. Ben de istiyordum ama okumak da
istiyordum.
Okuldaki ikinci yilimda ilk kasetim sevgili Aydin�in destekleri Garo
Mafyan�in prodüktörlügüyle çikti. Sözleri bana ait �Vuslata bes kala �97
yili Haziranda, sözleri ve müzigi benim olan �Tutuldum�un oldugu 2.
albümüm �99 yilinda çikti. Konyali sarkisi da bu albümde idi. 2000�de
yine sözlerimin ve müziklerimin oldugu �Aliskanlki yaparim� çikti.
2004�de ayni sekilde �Dene bakalim� çikti. Simdi yeni sarkilarimla
sizlerle beraberim . yep yeni albümü 'tek kisilik' ile Müzik
piyasasinda. Albümle ayni ismi tasiyan 'tek kisilik' parcasina ilk klip
cekildi. 2. klibi ise 3 Dilek adli Parcaya geldi.
------------------------------------------------------------------
15 Kasim 1976 Istanbul
15 Kasim 1976�da bir çok Istanbul�lu gibi Zeynep Kamil Hastanesin de
dogmusum. Yani akrep burcuyum. 6 aylikken ailem bende bir enteresanlik
fark etmis ve beni doktora götürmüs. Çünkü çiglik atip sesimi
dinledikten sonra kahkahalarla gülermisim. Doktorun teshisi ailemi hem
sasirtmis hem de üzmüs: ' Kizinizin bir seyi yok ama sevinirmisiniz
bilmem ama sesini duymaya bayiliyor bence sarkici olucak' demis. Tabii
ki ailem pek ciddiye almamis ama olana bakn.Neyse,benim ilk
hatirladiklarim henüz 4 yasindayken �Ben gamli hazan sense bahar...�diye
annemle sarki söyledigim,babamin ve annemin çok sevdikleri sanat müzigi
sarkilarinin evde güzel sesleriyle çinlamasidir. Okul hayatim da ise
gene müzikle dolu ama ayni zamanda basarili ve hirsli bir ögrenciydim.
İlkokulu idealtepe ilkokulunda tamamladim. Okulun Halk Müzigi korosunda,
halk oyunlari takiminda, bando takimindaydim ve müzik kolu baskaniydim.
Fenerbahçe Ortaokulu ve Lisesinde okulun lise ögrencilerinden
olusturdugu koroya sesimi dinleterek tek ortaokullu olarak kabul edildim
ve koromuzu çalistran besteci Gündogdu Duran benim çok yetenekli
oldugumu ve müzik okumam gerektigine inanarak ailemi ikna etti ve bana
ders verecegini söyledi. Babam Gündogdu hocayla beraber ilk sarkimi
dinlediginde agladi ve izini koparttik. Bu arada babam kendine ait
tirini kaybetmis, iflas etmis ve anneminde çabalariyla beraberce bakkal
dükkani açmistu. Orada yatiyor kalkiyorduk. Bir yandan yasadigim bu
travmalari hafifletmek için diger yandan da evdeki kavgalarin bende
yarattigi üzüntüyümüzikle yeniyor, yeni yeni ögrendigim kanunumla
hayatimi güzellestiriyordum. Üniversitede de tip okurum düsüncesiyle
lisede zorla laborantlik bölümünde okutuldum. Sart suydu bir zayif
notumda yeni yazildigim Üsküdar Musiki Cemiyeti�nden alinacaktim. Hiç
zayif getirmedim hem Cemiyette sinif atladim ,hemde haftanin diger bos
aksamlarinda baska müzik cemiyetine yazildim. Hayalim üniversitede
konsevatuardi. Sesimle hep sivrildim ve sayisiz konserde solo yaptim.
Lise sükür bitti ve üniversite sinavlari geldi çatti.
Ailem tip ben konservatuar derken o yil öyle geçti. Ben evimize yakin
olan MSM�nin sanat müzigi bölümüne girdim ve ilk sahne çalimalarima orda
kurdugumuz grupla basladim. Çesitli barlarda çalistik ve yaz tatilinde
Çinarcik�ta vokal olarak baslayip oran-in solisti oldum. Bu arada evde
hersey berbat gidiyordu ve annemle babam ayrildi. Ben de yaz dönüsü önce
sevgili Altay�a vokal yaptim. ilk gün 2 is teklifi aldim. Biri Coskun
Sabah�tan digeri Fatih Ürek�ten vokal isiydi. Ben de kabul ettim ve o
yil bolca çalistim. Ve i.T.Ü Türk Müzigi Devlet Konservatuari�nin hem
Çalgi egitimi hemde Ses egitimi bölümünü üstelik 3.000 kisi araindan
3.lükle kazandim. Bu arada sayamayacagim kadar çok sanatçiya hem sahnede
hem de kasetlerde vokal yaptim. Hem tek basima sahne çalismalari
yapiyor biyandan hayalim olan konservatuarda ses egitiminde okuyordum.
Bir sürü kaset teklifi aliyordum. Ben de istiyordum ama okumak da
istiyordum.
Okuldaki ikinci yilimda ilk kasetim sevgili Aydin�in destekleri Garo
Mafyan�in prodüktörlügüyle çikti. Sözleri bana ait �Vuslata bes kala �97
yili Haziranda, sözleri ve müzigi benim olan �Tutuldum�un oldugu 2.
albümüm �99 yilinda çikti. Konyali sarkisi da bu albümde idi. 2000�de
yine sözlerimin ve müziklerimin oldugu �Aliskanlki yaparim� çikti.
2004�de ayni sekilde �Dene bakalim� çikti. Simdi yeni sarkilarimla
sizlerle beraberim . yep yeni albümü 'tek kisilik' ile Müzik
piyasasinda. Albümle ayni ismi tasiyan 'tek kisilik' parcasina ilk klip
cekildi. 2. klibi ise 3 Dilek adli Parcaya geldi.
------------------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
Beyazıt Öztürk
Beyazıt Öztük, 12 Mart 1969 yılında Bolu'da, memur bir ailenin ikinci
oğlu olarak dünyaya geldi. Babasının polis olması nedeniyle, ilk ve orta
öğrenimini Anadolu'nun farklı illerinde tamamladı. O zamanlar iki
aşamalı olarak yapılan üniversite giriş sınavının ilk aşamasını geçip
ikincisini kazanamayınca, resim yeteneğini değerlendirebileceği
düşüncesiyle güzel sanatlara yöneldi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi,
Güzel Sanatlar Fakültesi'nin Seramik-Heykel bölümünü kazandı. Aynı
zamanda lisanlı basketbolcu olan Öztürk, üniversite eğitimini
sürdürürken, bir yandan da radyo programcılığıyla ilgilenmeye başladı.
Özel televizyon kanallarının ve radyoların sayısının hızla arttığı bir
dönemde, ev arkadaşıyla birlikte Eskişehir radyolarında çalışmaya
başladı. Ancak "r" harfini telaffuz edememesi nedeniyle, sunuculuk
isteği reddedildi ve sadece program hazırlamakla yetindi. Yine de
kuralları aşarak sesini dinleyicilere ulaştıran Öztürk, farklı ve
esprili tarzıyla beğeni topladı. Sonrasında, ev arkadaşının kurduğu
"Genç Radyo"da program sunmaya devam etti ve arkadaşlarıyla birlikte,
siyasi içerikli bir mizah dergisi olan "Gına"yı çıkarmaya başladı.
"Beyaz" takma adını ilk defa bu dergi için çizdiği karikatürlerin
altında kullandı. Eskişehir'de geçirdiği bu dönemde, iki heykel, iki
seramik, bir karikatür sergisi açan Öztürk, son olarak da bir karma
seramik sergisine katıldı.
Ömer Karacan'ın kurduğu Radyo Klas'tan gelen teklif üzerine, amatör
radyocunun yolu İstanbul Kanatlarımın Altında'a düştü. Burada, "Gece
Tavuğu" adlı bir programıyla profesyonel yayıncılığa başladı ve geniş
bir dinleyici kitlesi oluşturdu. Yine Karacan tarafından, 1995'te
kurulan Number One TV'ye geçen Öztürk'ün yıldızı burada parladı. Webcam
aracılığıyla stüdyodan, "Beyaz" adıyla canlı yayın yapmaya başladı.
Programında yüzünün görünmediği, karanlık bir silüetten izleyiciye
seslendi ve büyük ilgi gördü. 90'lı yılların ortalarında, kariyerinde
radyoculukla başlayan bu süreç, televizyon programları ve stand-up
şovlarıyla devam etti.
Number One TV'de geçirdiği uzunca bir zamandan sonra, başka bir
televizyon programı için Kanal 6'ya geçti. Ancak, Beyazıt Öztürk'ün
adının ülke çapında bilinir hale gelmesinin nedeni olan asıl program,
-günümüzde de halen yayınlanmakta olan- "Beyaz Show"dur. Bir "talk-show"
niteliğinde olan programın ilk konukları, Hande Ataizi ve Yılmaz
Erdoğan'dı. Beyaz Show, komedi ve eğlence unsurlarını da içermesiyle
Türk halkı tarafından büyük beğeniyle karşılandı. İlk olarak Kanal D'de
yayınlandıktan sonra Star TV'de ekranlara gelmeye başladı. Televizyon
çalışmalarının yanı sıra 1999 yılında, "Gemilerde Talim Var" adlı bir de
türkü albümü çıkardı. Öztürk, birçok televizyon kanalında farklı
programlar da sundu. TRT'de 5+1 Şans Topu ve Kanal D'de "Aileler
Yarışıyor" adlı yarışma programının sunuculuğunu yaptı. Bu arada ilk göz
ağrısı olan radyoculuktan vazgeçmeyerek, Best FM ve Radyo D'de program
yapmaya devam etti.
1997 yılında, yapımcılığını Atıf Yılmaz'ın üstlendiği, Haluk Bilginer ve
Türkan Şoray'ın başrolünü paylaştığı "Nihavend Mucize" adlı filmde
oynayarak, sinema sektöründe de yer almaya başladı. 2002'de Kanal D'de
yayınlanan "Biz Size Aşık Olduk" adlı dizide Cem rolüyle ve 2004'te yine
aynı kanalın "Karım ve Annem" dizisinde Levent rolüyle ekranlarda
karşımıza çıktı. Birçok reklam ve müzik klibinde oynamasının yanında,
Aktüel dergisinde, "Kardan Adam" adını verdiği bir köşe için makaleler
yazmaya başladı.
2005 yılında, "O Şimdi Mahkum" adlı filmdeki rolünün ardından, yine aynı
yıl, Haluk Bilginer'le birlikte "Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?"
filminde, tam anlamıyla oyunculuk yeteneğini sergileme fırsatı buldu. Bu
filmdeki performansıyla, Sadri Alışık adına düzenlenen sinema
ödüllerinde, "En İyi Erkek Oyuncu" dalında ödüle layık görüldü. 2006
yılında Öztürk, NTV'de, Kadir Çöpdemir ile birlikte "Biri Bana Anlatsın"
adlı sohbet programını hazırlayıp sunmaya başladı.
--------------------------------------------------------------------
Beyazıt Öztük, 12 Mart 1969 yılında Bolu'da, memur bir ailenin ikinci
oğlu olarak dünyaya geldi. Babasının polis olması nedeniyle, ilk ve orta
öğrenimini Anadolu'nun farklı illerinde tamamladı. O zamanlar iki
aşamalı olarak yapılan üniversite giriş sınavının ilk aşamasını geçip
ikincisini kazanamayınca, resim yeteneğini değerlendirebileceği
düşüncesiyle güzel sanatlara yöneldi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi,
Güzel Sanatlar Fakültesi'nin Seramik-Heykel bölümünü kazandı. Aynı
zamanda lisanlı basketbolcu olan Öztürk, üniversite eğitimini
sürdürürken, bir yandan da radyo programcılığıyla ilgilenmeye başladı.
Özel televizyon kanallarının ve radyoların sayısının hızla arttığı bir
dönemde, ev arkadaşıyla birlikte Eskişehir radyolarında çalışmaya
başladı. Ancak "r" harfini telaffuz edememesi nedeniyle, sunuculuk
isteği reddedildi ve sadece program hazırlamakla yetindi. Yine de
kuralları aşarak sesini dinleyicilere ulaştıran Öztürk, farklı ve
esprili tarzıyla beğeni topladı. Sonrasında, ev arkadaşının kurduğu
"Genç Radyo"da program sunmaya devam etti ve arkadaşlarıyla birlikte,
siyasi içerikli bir mizah dergisi olan "Gına"yı çıkarmaya başladı.
"Beyaz" takma adını ilk defa bu dergi için çizdiği karikatürlerin
altında kullandı. Eskişehir'de geçirdiği bu dönemde, iki heykel, iki
seramik, bir karikatür sergisi açan Öztürk, son olarak da bir karma
seramik sergisine katıldı.
Ömer Karacan'ın kurduğu Radyo Klas'tan gelen teklif üzerine, amatör
radyocunun yolu İstanbul Kanatlarımın Altında'a düştü. Burada, "Gece
Tavuğu" adlı bir programıyla profesyonel yayıncılığa başladı ve geniş
bir dinleyici kitlesi oluşturdu. Yine Karacan tarafından, 1995'te
kurulan Number One TV'ye geçen Öztürk'ün yıldızı burada parladı. Webcam
aracılığıyla stüdyodan, "Beyaz" adıyla canlı yayın yapmaya başladı.
Programında yüzünün görünmediği, karanlık bir silüetten izleyiciye
seslendi ve büyük ilgi gördü. 90'lı yılların ortalarında, kariyerinde
radyoculukla başlayan bu süreç, televizyon programları ve stand-up
şovlarıyla devam etti.
Number One TV'de geçirdiği uzunca bir zamandan sonra, başka bir
televizyon programı için Kanal 6'ya geçti. Ancak, Beyazıt Öztürk'ün
adının ülke çapında bilinir hale gelmesinin nedeni olan asıl program,
-günümüzde de halen yayınlanmakta olan- "Beyaz Show"dur. Bir "talk-show"
niteliğinde olan programın ilk konukları, Hande Ataizi ve Yılmaz
Erdoğan'dı. Beyaz Show, komedi ve eğlence unsurlarını da içermesiyle
Türk halkı tarafından büyük beğeniyle karşılandı. İlk olarak Kanal D'de
yayınlandıktan sonra Star TV'de ekranlara gelmeye başladı. Televizyon
çalışmalarının yanı sıra 1999 yılında, "Gemilerde Talim Var" adlı bir de
türkü albümü çıkardı. Öztürk, birçok televizyon kanalında farklı
programlar da sundu. TRT'de 5+1 Şans Topu ve Kanal D'de "Aileler
Yarışıyor" adlı yarışma programının sunuculuğunu yaptı. Bu arada ilk göz
ağrısı olan radyoculuktan vazgeçmeyerek, Best FM ve Radyo D'de program
yapmaya devam etti.
1997 yılında, yapımcılığını Atıf Yılmaz'ın üstlendiği, Haluk Bilginer ve
Türkan Şoray'ın başrolünü paylaştığı "Nihavend Mucize" adlı filmde
oynayarak, sinema sektöründe de yer almaya başladı. 2002'de Kanal D'de
yayınlanan "Biz Size Aşık Olduk" adlı dizide Cem rolüyle ve 2004'te yine
aynı kanalın "Karım ve Annem" dizisinde Levent rolüyle ekranlarda
karşımıza çıktı. Birçok reklam ve müzik klibinde oynamasının yanında,
Aktüel dergisinde, "Kardan Adam" adını verdiği bir köşe için makaleler
yazmaya başladı.
2005 yılında, "O Şimdi Mahkum" adlı filmdeki rolünün ardından, yine aynı
yıl, Haluk Bilginer'le birlikte "Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?"
filminde, tam anlamıyla oyunculuk yeteneğini sergileme fırsatı buldu. Bu
filmdeki performansıyla, Sadri Alışık adına düzenlenen sinema
ödüllerinde, "En İyi Erkek Oyuncu" dalında ödüle layık görüldü. 2006
yılında Öztürk, NTV'de, Kadir Çöpdemir ile birlikte "Biri Bana Anlatsın"
adlı sohbet programını hazırlayıp sunmaya başladı.
--------------------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
Okan Bayülgen
Okan Bayülgen, 23 Mart 1964'te İstanbul'da dünyaya geldi. Asıl adı Okan
Kaan Bayülgen olup, hukuk ve gazetecilik eğitimi almış bir baba ile
ressam bir annenin oğludur. Eğitimine İstanbul Göztepe'teki Taş Mektep
isimli yatılı okulda başlar. 1970'te Bülent Bey ile Ayla Hanım
boşandıklarında, 6 yaşındaki oğullarının durumu anlamaması için onu
buraya yazdırır ve boşandıklarını bir süre daha gizlerler. İleride bu
okulun hayatında önemli izlere sahip olduğunu söyleyecektir. Sonrasında
Şişli 19 Mayıs İlkokulu'ndan mezun olup Galatasaray Lisesi'nde
öğrenimine devam eder. Okuldaki öğrenci kulüplerinden müzik, edebiyat,
folklor gibi kollarda etkin olur. "Bir sene iftiharla geçtiğini, ertesi
sene sınıfta kaldığını" söyleyen Bayülgen, okuldaki son dönemlerinde
aşık olup da okula gitmeme durumu sorun olmaya başladığında annesi Ayla
Hanım onu Bodrum'a, yanına çağırdı ve Galatasaray Lisesi'ndeki 6
yılından sonra Bodrum Lisesi ve ardından Şişli Lisesi'nden mezun olarak
1984'te lise eğitimini tamamladı.
Fotoğraf eğitimi almak için Fransa'ya giden Bayülgen, Tours Üniversitesi
Hukuk ve Ekonomik Bilimler Fakültesi'nde hukuk okumaya başladı.
Ardından fikir değiştirerek aynı üniversitenin ekonomi bölümüne geçti.
Orada bir yıl okuduktan sonra ekonomi eğitimini de yarıda bırakarak
Türkiye'ye döndü ve Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuar Bölümü
sınavlarında başarı göstererek buradaki eğitimine başladı. 1989 yılında
mezun oldu ve aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Fakültesi'nde mastır
yaptı.
Devlet Tiyatroları'ndaki en genç yönetmen olarak 1989-1994 yılları
arasında çeşitli oyunlar yönetti ve bazı oyunlarda oynadı. 1991'de Kent
FM'de "Son Saatler" adlı bir programla radyoculuğa başladı. Bu sıralarda
"Genç Indiana Jones" dizisinin Türkiye'de çekilen bölümünde rol aldı.
1993 yılı sonunda Trabzon Devlet Tiyatrosu'na tayini çıktı. Rejisi
kendisine verilen bir oyun yönetim tarafından kaldırılınca 1994 yılında
Devlet Tiyatrosu'ndan istifa ederek şansını radyo ve televizyon alanında
kullanmaya karar verdi. Radyolarda haber spikerliği ve programcılık
yapmaya başladı. Televizyona geçtikten sonra da radyoda işler yapmaya
devam etti. 1995'te Radyo Contact'ta çalışmaya başladı. 1997'de Kiss
FM'de "Okan Bayülgen On Air" programını sundu. Özellikle 1998 ve 1999
yılında drive time'da yayınlanan Radyo D'deki "Hayat Bilgisi" programı
ile dikkatleri çekti. En son 2001 yılında Radio Contact'ta, yine akşamın
sıkışık trafik saatlerindeki "Yol" programı ile karşımıza çıktı.
------------------------------------------------------------
Okan Bayülgen, 23 Mart 1964'te İstanbul'da dünyaya geldi. Asıl adı Okan
Kaan Bayülgen olup, hukuk ve gazetecilik eğitimi almış bir baba ile
ressam bir annenin oğludur. Eğitimine İstanbul Göztepe'teki Taş Mektep
isimli yatılı okulda başlar. 1970'te Bülent Bey ile Ayla Hanım
boşandıklarında, 6 yaşındaki oğullarının durumu anlamaması için onu
buraya yazdırır ve boşandıklarını bir süre daha gizlerler. İleride bu
okulun hayatında önemli izlere sahip olduğunu söyleyecektir. Sonrasında
Şişli 19 Mayıs İlkokulu'ndan mezun olup Galatasaray Lisesi'nde
öğrenimine devam eder. Okuldaki öğrenci kulüplerinden müzik, edebiyat,
folklor gibi kollarda etkin olur. "Bir sene iftiharla geçtiğini, ertesi
sene sınıfta kaldığını" söyleyen Bayülgen, okuldaki son dönemlerinde
aşık olup da okula gitmeme durumu sorun olmaya başladığında annesi Ayla
Hanım onu Bodrum'a, yanına çağırdı ve Galatasaray Lisesi'ndeki 6
yılından sonra Bodrum Lisesi ve ardından Şişli Lisesi'nden mezun olarak
1984'te lise eğitimini tamamladı.
Fotoğraf eğitimi almak için Fransa'ya giden Bayülgen, Tours Üniversitesi
Hukuk ve Ekonomik Bilimler Fakültesi'nde hukuk okumaya başladı.
Ardından fikir değiştirerek aynı üniversitenin ekonomi bölümüne geçti.
Orada bir yıl okuduktan sonra ekonomi eğitimini de yarıda bırakarak
Türkiye'ye döndü ve Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuar Bölümü
sınavlarında başarı göstererek buradaki eğitimine başladı. 1989 yılında
mezun oldu ve aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Fakültesi'nde mastır
yaptı.
Devlet Tiyatroları'ndaki en genç yönetmen olarak 1989-1994 yılları
arasında çeşitli oyunlar yönetti ve bazı oyunlarda oynadı. 1991'de Kent
FM'de "Son Saatler" adlı bir programla radyoculuğa başladı. Bu sıralarda
"Genç Indiana Jones" dizisinin Türkiye'de çekilen bölümünde rol aldı.
1993 yılı sonunda Trabzon Devlet Tiyatrosu'na tayini çıktı. Rejisi
kendisine verilen bir oyun yönetim tarafından kaldırılınca 1994 yılında
Devlet Tiyatrosu'ndan istifa ederek şansını radyo ve televizyon alanında
kullanmaya karar verdi. Radyolarda haber spikerliği ve programcılık
yapmaya başladı. Televizyona geçtikten sonra da radyoda işler yapmaya
devam etti. 1995'te Radyo Contact'ta çalışmaya başladı. 1997'de Kiss
FM'de "Okan Bayülgen On Air" programını sundu. Özellikle 1998 ve 1999
yılında drive time'da yayınlanan Radyo D'deki "Hayat Bilgisi" programı
ile dikkatleri çekti. En son 2001 yılında Radio Contact'ta, yine akşamın
sıkışık trafik saatlerindeki "Yol" programı ile karşımıza çıktı.
------------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
Yunus Özyavuz [ Sagopa Kajmer ]
Yunus Özyavuz, müzik yaşantısına Samsun'da yerel bir radyoda DJ'lik
yaparak başladı. Bu sırada Rapper M.C. (Rapper Mic Check ve DJ Mic Check
adıyla) müstear ismini kullandı. 1998'de yeraltı rap dünyasında halen
varlığını sürdüren bir oluşum olan Kuvvetmira'yı kurdu. Kuvvetmira
grubunda halen kendisi, Kolera ve Abluka Alarm bulunmaktadır. 1999'da
"Silahsız Kuvvet" mahlasıyla Yeraltı Operasyonu isimli toplama albümünde
yer aldı. 2001 ve 2002'de Silahsız Kuvvet mahlasıyla peşpeşe Sözlerim
Silahım ve İhtiyar Heyeti isimli 2 albüm çıkardı. Daha sonra Silahsız
Kuvvet mahlasını bırakıp Sagopa Kajmer mahlasıyla müzik yaşantısına
devam etmiştir. Ardından Bir Pesimistin Gözyaşları ve Romantizma
albümlerini çıkarmıştır.
Sagopa Kajmer ve eşi Kolera (Esen Güler Özyavuz) birlikte Melankolia
Müzik isimli müzik şirketini kurdular. Sagopa Kajmer bu olayı bir
röportajında Boğulacaksak kendi denizimizde boğulalım, dedik. şeklinde
açıklamıştır. Bu ikili ve Kuvvetmira'da yer alan diğer rap sanatçıları
Melankolia Müzik'in ilk albümü Kafile'yi çıkardılar. Albümün
prodüktörlüğünü yine Sagopa Kajmer üstlenmiştir. Ayrıca 2008 yılında MTV
Türkiye tarafından Avrupa Müzik Ödüleri'nde Hip-Hop kategorisinden
Türkiye'nin en iyi sanatçısı olmaya aday olmuştur ve EMA Party'deki
performansıyla ve seyircileriyle dikkat çekmiştir. 2008 yılında
Melankolia etiketi altında Melankolia Wears da çıkmıştır. 2008 yılının
sonlarında başlattığı DJ Benim yarışması ve 2009 yılında çıkardığı
Yeraltı Kafilesi albümü ile rap müzikte genç yeteneklere ne kadar önem
verdiğini göstermektedir.
--------------------------------------------------------------
Yunus Özyavuz, müzik yaşantısına Samsun'da yerel bir radyoda DJ'lik
yaparak başladı. Bu sırada Rapper M.C. (Rapper Mic Check ve DJ Mic Check
adıyla) müstear ismini kullandı. 1998'de yeraltı rap dünyasında halen
varlığını sürdüren bir oluşum olan Kuvvetmira'yı kurdu. Kuvvetmira
grubunda halen kendisi, Kolera ve Abluka Alarm bulunmaktadır. 1999'da
"Silahsız Kuvvet" mahlasıyla Yeraltı Operasyonu isimli toplama albümünde
yer aldı. 2001 ve 2002'de Silahsız Kuvvet mahlasıyla peşpeşe Sözlerim
Silahım ve İhtiyar Heyeti isimli 2 albüm çıkardı. Daha sonra Silahsız
Kuvvet mahlasını bırakıp Sagopa Kajmer mahlasıyla müzik yaşantısına
devam etmiştir. Ardından Bir Pesimistin Gözyaşları ve Romantizma
albümlerini çıkarmıştır.
Sagopa Kajmer ve eşi Kolera (Esen Güler Özyavuz) birlikte Melankolia
Müzik isimli müzik şirketini kurdular. Sagopa Kajmer bu olayı bir
röportajında Boğulacaksak kendi denizimizde boğulalım, dedik. şeklinde
açıklamıştır. Bu ikili ve Kuvvetmira'da yer alan diğer rap sanatçıları
Melankolia Müzik'in ilk albümü Kafile'yi çıkardılar. Albümün
prodüktörlüğünü yine Sagopa Kajmer üstlenmiştir. Ayrıca 2008 yılında MTV
Türkiye tarafından Avrupa Müzik Ödüleri'nde Hip-Hop kategorisinden
Türkiye'nin en iyi sanatçısı olmaya aday olmuştur ve EMA Party'deki
performansıyla ve seyircileriyle dikkat çekmiştir. 2008 yılında
Melankolia etiketi altında Melankolia Wears da çıkmıştır. 2008 yılının
sonlarında başlattığı DJ Benim yarışması ve 2009 yılında çıkardığı
Yeraltı Kafilesi albümü ile rap müzikte genç yeteneklere ne kadar önem
verdiğini göstermektedir.
--------------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
Ceza [ Bilgin Özçalkan ]
Gerçek adı Bilgin Özçalkan olan Ceza (Keskinkılıç) 1977�de İstanbul�da
doğdu. Birkaç yıl sonra televizyonda, uzun yıllar hatta belki de hayatı
boyunca unutamayacağı görüntülerle karşılaştı. TRT�nin tek kanal olduğu
dönemlerde televizyonda break dans filmleri oynuyordu. O filmlerdeki
müziklerden ve danslardan çok etkilendi. Gelecekte ona hayatını
kazandıracak olan bu müziğin adının rap olduğunu bile henüz
bilmiyordu...
İlkokulda bir arkadaşı aracılığıyla Run DMC�yi tanıdı. Birkaç yıl onu
dinleyerek bu tarza ısındı. Farklı materyaller aldı, araştırmalar yaptı
ancak 90�ların başında tek tük albümlerle idare etmekten başka çaresi
yoktu. Sonra 93-94�te Grup Vitamin fırtınası esmeye başladı. O dönemde
Amerika�daki rap anlayışı da Grup Vitamin�in mizah için yaptığı müzikle
aynıydı. Ceza bu yüzden onu rap olarak dinledi. Artık kendisi de bir
şeyler üretebilirdi. 1995 yılında Cartel�in çıkıp büyük beğeni
toplamasıyla kendini motive etti ve Türkçe rap icrasının mümkün olduğunu
görüp stüdyo çalışmalarına başladı.
97-98 yılında konserler verdi. Uluslararası bir partide Tarık Gamert
(Dr. Fuchs �Sihirbaz�) ile tanıştı ve 1998�de Nefret grubunu kurdu.
Ertesi yıl Tunç Dindaş�ın çıkardığı Yeraltı Operasyonu�nda yer aldı.
2000 yılında Hammer Müzik�le anlaşıp "Meclisi Ala - İstanbul" albümünü
çıkardı. 2001 yılında "Anahtar" albümü geldi.
Dr. Fuchs�un askerlik görevini yerine getirmek için ayrılmasıyla Ceza
ilk solo albümü olan "Med Cezir"i çıkarttı. Albümle aynı adı taşıyan
parçaya profesyonel bir video klip çekildi. Sirhot, Funky C ve Mic Check
gibi önemli isimlerle birlikte şarkı söylediği albümle iyi bir çıkış
yakaladı. Bu süreç içinde sayısız konserler verdi, Yabancı MClerle
çalıştı. kısa sürede tarzın dinleyecilerinin ve organizatörlerin aradığı
bir rap icracısı oldu.
J&B Techno Festival, Massive Attack Konseri ve H2000 gibi büyük
organizasyonlara katılan Ceza, Hip Hop Oscarları�nda �En İyi Albüm�, �En
İyi Şarkı� ve �En İyi Rap İcracısı� dallarında 3 ödül birden alarak
büyük başarı elde etti.
----------------------------------------------------------
Gerçek adı Bilgin Özçalkan olan Ceza (Keskinkılıç) 1977�de İstanbul�da
doğdu. Birkaç yıl sonra televizyonda, uzun yıllar hatta belki de hayatı
boyunca unutamayacağı görüntülerle karşılaştı. TRT�nin tek kanal olduğu
dönemlerde televizyonda break dans filmleri oynuyordu. O filmlerdeki
müziklerden ve danslardan çok etkilendi. Gelecekte ona hayatını
kazandıracak olan bu müziğin adının rap olduğunu bile henüz
bilmiyordu...
İlkokulda bir arkadaşı aracılığıyla Run DMC�yi tanıdı. Birkaç yıl onu
dinleyerek bu tarza ısındı. Farklı materyaller aldı, araştırmalar yaptı
ancak 90�ların başında tek tük albümlerle idare etmekten başka çaresi
yoktu. Sonra 93-94�te Grup Vitamin fırtınası esmeye başladı. O dönemde
Amerika�daki rap anlayışı da Grup Vitamin�in mizah için yaptığı müzikle
aynıydı. Ceza bu yüzden onu rap olarak dinledi. Artık kendisi de bir
şeyler üretebilirdi. 1995 yılında Cartel�in çıkıp büyük beğeni
toplamasıyla kendini motive etti ve Türkçe rap icrasının mümkün olduğunu
görüp stüdyo çalışmalarına başladı.
97-98 yılında konserler verdi. Uluslararası bir partide Tarık Gamert
(Dr. Fuchs �Sihirbaz�) ile tanıştı ve 1998�de Nefret grubunu kurdu.
Ertesi yıl Tunç Dindaş�ın çıkardığı Yeraltı Operasyonu�nda yer aldı.
2000 yılında Hammer Müzik�le anlaşıp "Meclisi Ala - İstanbul" albümünü
çıkardı. 2001 yılında "Anahtar" albümü geldi.
Dr. Fuchs�un askerlik görevini yerine getirmek için ayrılmasıyla Ceza
ilk solo albümü olan "Med Cezir"i çıkarttı. Albümle aynı adı taşıyan
parçaya profesyonel bir video klip çekildi. Sirhot, Funky C ve Mic Check
gibi önemli isimlerle birlikte şarkı söylediği albümle iyi bir çıkış
yakaladı. Bu süreç içinde sayısız konserler verdi, Yabancı MClerle
çalıştı. kısa sürede tarzın dinleyecilerinin ve organizatörlerin aradığı
bir rap icracısı oldu.
J&B Techno Festival, Massive Attack Konseri ve H2000 gibi büyük
organizasyonlara katılan Ceza, Hip Hop Oscarları�nda �En İyi Albüm�, �En
İyi Şarkı� ve �En İyi Rap İcracısı� dallarında 3 ödül birden alarak
büyük başarı elde etti.
----------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
Şanışer [ Sarp Palaur ]
Şanışer Methüsena asıl adıyla Sarp Palaur 09.11.1987'de İstanbul'da
dünyaya geldi.İlk ve Orta öğretimini İstanbul'da tamamladıktan sonra
yaşamına Antalya'da devam etti.2005 yılında Muğla Üniversitesi Turizm
İşletmeciliği Seyahat işl. bölümünde okumaya başladı.1999 yılında Fuat
Ergin Hassickdirr serisi ile rap dinlemeye başladı ve 2000 de evinde ilk
deneme kayıtlarını aldı.2007 yazına kadar evinde sürekli deneme
kayıtları almaya devam eden Sarp Ekim ayında Bela ile yayınladıkları
"Bullshit Mixtape" ile ilk defa internet dinleyicisinin karşısına
çıktı.Sonrasında yine Bela ile Kasım ayı sonunda "Günlüğüm E.P" yi
yayınladı.2008'in Şubat ayında ilk solo albümü olan Ludovico'yu
dinleyicilerin beğenisine sundu.Sarp Palaurhız kesmeden çalışmalarına
devam ediyo
-----------------------------------------------------------
Şanışer Methüsena asıl adıyla Sarp Palaur 09.11.1987'de İstanbul'da
dünyaya geldi.İlk ve Orta öğretimini İstanbul'da tamamladıktan sonra
yaşamına Antalya'da devam etti.2005 yılında Muğla Üniversitesi Turizm
İşletmeciliği Seyahat işl. bölümünde okumaya başladı.1999 yılında Fuat
Ergin Hassickdirr serisi ile rap dinlemeye başladı ve 2000 de evinde ilk
deneme kayıtlarını aldı.2007 yazına kadar evinde sürekli deneme
kayıtları almaya devam eden Sarp Ekim ayında Bela ile yayınladıkları
"Bullshit Mixtape" ile ilk defa internet dinleyicisinin karşısına
çıktı.Sonrasında yine Bela ile Kasım ayı sonunda "Günlüğüm E.P" yi
yayınladı.2008'in Şubat ayında ilk solo albümü olan Ludovico'yu
dinleyicilerin beğenisine sundu.Sarp Palaurhız kesmeden çalışmalarına
devam ediyo
-----------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
Rıdvan Dilmen
(doğumu: 1962, Nazilli), Fenerbahçe ile özdeşleşmiş futbolculardan biridir. Lakabı kendisinin benimsemediği Şeytan Rıdvan'dır.
İlk takımı şimdi Türkiye 2. Futbol Ligi B Kategorisi 2. Grupta mücadele
eden ve şimdiki ismi Nazilli Belediyespor olan Nazillispor'dur. Daha
sonra 1979'da Muğlaspor'a geçen Rıdvan Dilmen, ilk kez 1980 yılında
transfer olduğu Boluspor takımında ünlendi. Daha sonra 1983 yılında
Sarıyerspor'a ve 1987'de Fenerbahçe'ye transfer oldu.
Fenerbahçe'nin 1988-89 sezonundaki şampiyonluğunda attığı 19 gol ve
attırdığı 38 golle büyük rol oynadı. Öldürücü çalımları nedeniyle Şeytan
lakabını aldı.
Sık sık sakatlık geçimesi, daha iyi aşamalar yapmasına engel oldu. Önce
1989-90 sezonunun 10. haftasında Trabzonsporlu Miodrag Jesic'in
tekmesiyle sakatlandı. Ancak bir yıl sonra sahalara dönebildi. Birbiri
ardına gelen diğer sakatlıklar ve
uzun tedavi süreçlerinden sonra 1994-95 sezonu sonunda futbolu bıraktı ve antrenörlüğe başladı.
1996-1998 yılları arasında yardımcı antrenör, 1999-2000 sezonunda da
teknik direktör olarak Fenerbahçe'ye hizmet etti ama 5. hafta sonunda
teknik direktörlükten istifa etti. 1998-99 sezonunda Vanspor'u
çalıştırdı ve 1. lige çıkardı. 2000-2001 sezonunda Altay'ı, 2001-2002
sezonunda da Adanaspor'u çalıştırdı.
Rıdvan Dilmen, şu anda birçok kanalda televizyon yorumculuğu yapmaktadır ve aynı zamanda köşe yazarlığı yapmaktadır.
----------------------------------------------------------------
(doğumu: 1962, Nazilli), Fenerbahçe ile özdeşleşmiş futbolculardan biridir. Lakabı kendisinin benimsemediği Şeytan Rıdvan'dır.
İlk takımı şimdi Türkiye 2. Futbol Ligi B Kategorisi 2. Grupta mücadele
eden ve şimdiki ismi Nazilli Belediyespor olan Nazillispor'dur. Daha
sonra 1979'da Muğlaspor'a geçen Rıdvan Dilmen, ilk kez 1980 yılında
transfer olduğu Boluspor takımında ünlendi. Daha sonra 1983 yılında
Sarıyerspor'a ve 1987'de Fenerbahçe'ye transfer oldu.
Fenerbahçe'nin 1988-89 sezonundaki şampiyonluğunda attığı 19 gol ve
attırdığı 38 golle büyük rol oynadı. Öldürücü çalımları nedeniyle Şeytan
lakabını aldı.
Sık sık sakatlık geçimesi, daha iyi aşamalar yapmasına engel oldu. Önce
1989-90 sezonunun 10. haftasında Trabzonsporlu Miodrag Jesic'in
tekmesiyle sakatlandı. Ancak bir yıl sonra sahalara dönebildi. Birbiri
ardına gelen diğer sakatlıklar ve
uzun tedavi süreçlerinden sonra 1994-95 sezonu sonunda futbolu bıraktı ve antrenörlüğe başladı.
1996-1998 yılları arasında yardımcı antrenör, 1999-2000 sezonunda da
teknik direktör olarak Fenerbahçe'ye hizmet etti ama 5. hafta sonunda
teknik direktörlükten istifa etti. 1998-99 sezonunda Vanspor'u
çalıştırdı ve 1. lige çıkardı. 2000-2001 sezonunda Altay'ı, 2001-2002
sezonunda da Adanaspor'u çalıştırdı.
Rıdvan Dilmen, şu anda birçok kanalda televizyon yorumculuğu yapmaktadır ve aynı zamanda köşe yazarlığı yapmaktadır.
----------------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
Cem Karaca
Muhtar Cem Karaca 5 Nisan 1945'de İstanbul'da dünyaya geldi. Tiyatrocu
bir ailenin tek çocuğuydu ve sanatçı bir ailenin çocuğu olmak onun
sanatla içiçe büyümesini sağladı. Ortaöğretimini Robert Koleji'nde yapan
Cem Karaca'nın müzikle tanışması oldukça ilginçtir. Ergenlik
çağındayken hoşlandığı kızı etkilemek amacıyla şarkı söylemeye başlamış
ve bu başlangıcın arkasından devam eden olaylar sonucu kendisini müzik
piyasasının içinde bulmuştur.Cem Karaca'nın sesinin keşfedilmesi ise
annesi Toto Karaca tarafından olmuştur. İlk dönemlerde Jaguarlar,
Dinamitler gibi gruplarla amatörce çalışmalar yapan Cem Karaca bu
dönemlerde henüz Anadolu müziğiyle tanışmamış batının Rock'n'Roll
müziğine gönül vermiş bir şekilde o dönemin popüler parçalarını
söylemekteydi. O dönemlerde Cem Karaca'nın en büyük destekçilerinden
biri de İlham Gencer'di ve onun orkestrasında müzikal deneyimini o
dönemlerde oldukça ilerletmişti. Bu dönemlerde müziğin yanında tiyatro
ile de ilgileniyordu Cem Karaca ve çeşitli oyunlarda da görev aldı.
Anadolu insanıyla tanışma
Cem Karaca'nın Anadolu müziği ile ciddi anlamda ilk tanışması ise
askerliği esnasında oldu. Askerliği sırasında Anadolu'yu daha yakından
tanımasının yanısıra birgün orada askerliğini yapan birisinin saz çalışı
sonucu daha önce son derece ilkel ve sıkıcı bulduğu bu müziğin aslında
onun o anki gerçek duygularını yansıttığını ve hiçbir batı müziğinin o
sazın içerdiği duyguları içeremeyeceğini anladı. Cem Karaca'nın
profesyonel olarak ilk müzikal deneyimi ise Apaşlar grubu ile 1967
yılında Hürriyet'in düzenlediği Altın Mikrofon yarışmasında Emrah isimli
parçalarıyla aldığı ikincilikle oldu. Aldıkları bu dereceden sonra
Apaşlar grubu müzikal çalışmalarına dört elle sarıldı ve daha önceki
tutkuları olan batı beat müziği ile yeni tutkuları doğu müziğini
sentezleyip Anadolu-Beat tarzında çalışmalara giriştiler. Bir süre sonra
arkalarına Ferdy Klein orkestrasını da alarak müzikal altyapılarını
iyice güçlendiren Cem Karaca ve Apaşlar grubu Ferdy Klein orkestrası
eşliğinde de bir süre yollarına devam ettiler. Bu beraberlik 1969'un
sonlarına kadar sürdü ve ortaya çıkan sağlam ve başarılı eserlere rağmen
grupta gitarist Mehmet Soyarslan ve Cem Karaca arasında doğan bazı
politik anlaşmazlıklar sonucu Cem Karaca ve Apaşlar grubu dağıldı. Bu
grubun dağılmasından sonra Cem Karaca kafasındaki gerçek anlamda sol
söylemde ve doğulu kimliğiyle Rock müzik yapma düşüncesini
gerçekleştirmek amacıyla Apaşlar'ın basçısı Seyhan Karabay'ı da yanına
alarak, yeni bir grup kurmak amacıyla genç ve yetenekli bir gitarist
olan Ünol Büyükgönenç'i ziyarete gitti ve görüşme olumlu sonuçlanınca bu
üçlü Cem Karaca-KARDAŞLAR grubunu kurma girişimlerinde bulundu ve hep
beraber müzisyen arayışına girdiler. Birkaç başarısız kombinasyondan
sonra vokalde Cem Karaca gitarlarda Ünol Büyükgönenç bas ve ıklığ'da
Seyhan Karabay ve davulda Hüseyin Sultanoğlu tarafından kardaşların ilk
gerçek kadrosu kurulmuş oldu.Fakat ilk baştaki maddi sıkıntılar
nedeniyle Cem Karaca, Almanya'ya biraz para kazanıp gruba adam gibi
ekipmanlar alabilmek için Ferdy Klein orkestrası eşliğinde çalışmalar
yapmaya gitti. Almanya'dan dönüşte Karaca'nın Almanya'dan getirdiği yeni
gitarist Alex Wiska'yı da yanlarına alarak tam gaz çalışmalara
başladılar ve Cem Karaca-KARDAŞLAR'ın çıkış 45'liği olan Dadaloğlu'nu
yayınladılar. Bu 45'liğin listelerde iyi bir sıraya yerleşmesinden sonra
çok sağlam 45'lik çalışmalarına devam eden Kardaşlar bir dönem Alex
Wiska gruptan ayrıldıktan sonra Fehiman Uğurdemir'le son kadrolarını
oluşturup bir süre daha çalışmalarına devam ettiler. Dışarıda grubun
durumu oldukça iyi gözükmesine rağmen Cem Karaca ve Seyhan Karabay
arasındaki tartışmalar Cem Karaca Kardaşlar'ın dağılmasına sebep oldu.
Grup Hüseyin Sultanoğlu yerine başka bir davulcu bulduktan sonra
gerçekten Türk müzik piyasası ilginç bir değiş tokuşa sahne oldu. Cem
Karaca, Kardaşlar grubundan ayrılıp Anadolu Pop'un güçlü sesi
Moğollar'la birleşirken Kardaşlar'da o dönemliğine konserlerde solistlik
yapmak için Moğollar'la anlaşmış Ersen Dinleten'i gruplarına dahil
ettiler. Cem Karaca Moğollar'la Anadolu Rock tarzında çalışmalarına
Kardaşlar sound'undan çok daha farklı olsa da devam ettiler. Moğollar'ın
Cahit Berkay'ın Fransa'ya gitmesi üzerine dağılmasıyla, Cem Karaca
yeniden bir grup kurma arayışına girişti ve müzikal kariyerinin en
önemli ve olgun dönemlerinden birini yaşayacağı grup olan Cem
Karaca-DERVİŞAN kuruldu. Cem Karaca bu grubu kurarken esas amacı
Kardaşlar ve Moğollar'daki Anadolu Rock tarzına devam etmekti fakat
gruba yeni giren basçı Oğuz Durukan ve Klavyeci Uğur Dikmen'in uzun süre
İsveç'te Asia Minor Mission isimli grupla beraber yaptıkları müzikten
ötürü batı progressive rock müziği konusunda deneyimli fakat Anadolu-
Rock konusunda deneyimsiz olmaları bu grubun soundunun batıya kaymasına
sebep oldu. Cem Karaca bu grubu Ünol Büyükgönenç ile birlikte kurmuştu
fakat daha bir 45'lik yapımına bile girişmeden grupla verilen birkaç
konser sonrası grubun kuruluş ilkelerine uyulmadığı gerekçesiyle Ünol
Büyükgönenç gruptan ayrıldı. Dervişan grubu müzik yaptığı sürece gerçek
anlamda birçok kadro değişikliğine uğramış bir gruptu. Bu grubun kilit
isimleri ise Cem Karaca ve Uğur Dikmen'di. Cem Karaca'nın Kardaşlar ve
Moğollar'da politik rock müziği çalışmalarına (Kardaşlar-Oy Gülüm Oy,
Moğollar-İhtarname) yer vermiş olduğu görülse de ciddi anlamda sol
söyleme geçtiği ve sanat toplum içindir düşüncesini gerçek anlamda
benimsemiş olduğu esas grup Dervişan'dır. Dervişan politik-rock yapmanın
yanısıra İngiltere'de King Crimson,Yes,Emerson Lake&Palmer gibi
grupların öncülük ettiği progressive rock müziğinin Uğur Dikmen ve Oğuz
Durukan gibi ustalar sayesinde Türkiye ile tanışmasında önemli rol
oynamıştır. Türkiye'de bu tarz çalışmalar zaten olmuyor değildi(Barış
Manço'nun 2023 albümü gibi) fakat Dervişan gerçekten "Zamanında acaba
Türkiye'de progressive rock yapıldı mı?" sorularının hepsini safdışı
edebilecek nitelikte bir grup olarak Türk Rock tarihinde derin izler
bırakmıştır. Cem Karaca toplama olmayan ilk LP'sini yine bu grupla
çıkarmıştır."Yoksulluk Kader Olamaz" adındaki bu LP adından da
anlaşılacağı gibi sol söylemde bir albümdür. Bu albümün kadrosu son ve
en uzun sürmüş Dervişan kadrosudur. Basta-Hami Barutçu, davulda-Sefa
Ulaştır, gitarda-Taner Öngür, klavyede-Uğur Dikmen ve vokalde-Cem
Karaca... Dervişan'ın dağılmasından sonra ise Cem Karaca 70'lerdeki son
grubu olan Edirdahan'ı kurmuş ve bu grupla Safinaz isminde bir Long Play
yapmıştır. Bu Long Play, Barış Manço-Kurtalan Ekspresi'nin 1975 yılı
albümleri 2023 ile birlikte Türkiye'nin sayılı senfonik rock
albümlerindendir.. Edirdahan'dan sonra uzun bir süre Almanya'da yaşayan
Cem Karaca yurda döndüğü zaman solo olarak müzik çalışmalarına devam
etmiştir. Sanatçının en son albümü, Nisan-1999'un başlarında piyasaya
sürülmüş olan "Bindik Bir Alamete Gedeyoz Kıyamete" isimli albümdür.
Sanatçı Cem Karaca, solunum ve kalp yetmezliği nedeniyle 8 Şubat 2004
günü 59 yaşında hayatını kaybetti. Karaca, Üsküdar Seyit Ahmet Yesevi
Camii�nde kılınan namazın ardından Karaca Ahmet Mezarlığı�nda toprağa
verildi.
Hakkında yazılanlar
1.Bir Cem Karaca Kitabı
Gökhan Aya
Ada Müzik Kitapları
�Sevinçlerimiz bile artık mekanik Sevgisiz, saygısız, otomatik Bu şarkı kimilerine çok geç artık Bu şarkı kirlenmiş bir çığlık!�
x
Almanya�daki eşi Savrun Barı, Cem Karaca�yı anlattı Cem Karaca �Kürdistan haritası�nı indirttiği için 5 yıl ambargo yedi
M.YAŞAR DURUKAN
Zaman 15 Nisan 2007
12 Eylül darbesinin ardından vatandaşlıktan çıkarılan Cem Karaca�nın
yeniden yurda dönmesine 27 Mayıs 1960 İhtilali mağdurlarından Adnan
Menderes�in doktoru Sedat Barı�nın ailesi vesile olmuş.
Karaca, Sedat Barı�nın Alman devlet televizyonunda spikerlik yapan kızı
Savrun ile birlikteyken ağabeyi Mehmet, sürgün sanatçının durumunu lise
arkadaşı Mesut Yılmaz�a iletmiş. Mesut Yılmaz da Başbakan Turgut Özal�a
anlatınca Almanya�daki o meşhur görüşme gerçekleşmiş. Malum, Karaca
yurda dönünce solcu arkadaşları tarafından �dönek� ilan edildi. Fakat
Savrun Barı, Karaca�ya karşı alınan bu tavrın kökeninde Özal�ın elini
öpmesinin değil bir konserde asılan sözde Kürdistan haritasını
indirtmesi olayının yattığını iddia ediyor. Barı, solcularla kırılma
noktası olarak gördüğü bu olayı şöyle anlatıyor: �Köln. Sene 1983.
F...F�nin konserlerinden biriydi. Bütün konserleri F...F organize
ediyordu zaten. Her konserde o harita vardı. Türkiye�den gelen birçok
sanatçı Kürdistan haritası önünde şarkı söylüyordu. Sıra Cem�e
geldiğinde �O harita inecek, inerse ben sahne alırım. O haritanın önünde
şarkı söylemem.� dedi. Hır gür çıktı; ama sonunda yetkililer haritayı
indirdi. Cem de sahneye çıkıp şarkısını söyledi. Harita indirildiği için
korkunç mutlu olmuştu.� Ancak bu olaydan sonra Karaca bir daha
konserlere davet edilmemiş ve kendisine beş yıl ambargo uygulanmış.
Karaca�nın geçtiğimiz hafta kutlanan 62. doğum günü vesilesiyle Savrun
Barı ile sürgün yıllarını konuştuk. Türkiye�de bir gazetenin �Ahmet
Kaya�nın, PKK gecesinde Apo�lu Kürdistan haritası önünde konser verdiği
ortaya çıktı.� şeklindeki haberi gündeme bomba gibi düşmüştü. Habere
Ahmet Kaya�nın Kürdistan haritası önünde şarkı söylerken görünen bir
fotoğrafı konulmuştu ve fotoğrafın 1993 Almanya Berlin�de verilen bir
konserde çekildiği yazılıydı. Sanatçının eşi Gülten Kaya, bir süre önce
Nokta dergisinde yer alan röportajında 1993 yılında Ahmet Kaya�nın hiç
yurtdışına çıkmadığını ve böyle bir konserin olmadığını söylüyordu.
Kaya, fotoğrafın fotomontaj olduğunu, zaten bu sayede beraat
ettiklerinin altını çiziyordu. Bu röportaj harita davasına da bir
anlamda son noktayı koyuyordu. Ahmet Kaya�nın 1993 yılında orada, o
harita önünde o konseri vermemiş olması, Almanya�da geçmişte benzer
görüntülerin yaşandığı gerçeğini değiştirmiyordu.
Meğer asıl harita krizi 1983 yılında yine Almanya�da bir konserde
yaşanmış. Konserde sahneye asılan Kürdistan haritası, o yıllarda Türk
vatandaşlığından çıkarıldığı için sürgün hayatı yaşayan Cem Karaca
tarafından indirtilmiş. Cem Karaca�nın Almanya yıllarındaki eşi Savrun
Barı, olaylı konseri şöyle anlatıyor: �Köln. Sene 1983. F...F�in
konserlerinden biriydi. Bütün konserleri F...F organize ediyordu zaten.
Her F...F konserinde o harita vardı. Sahne alan sanatçılar Kürdistan
haritası önünde şarkı söylüyorlardı. Sıra Cem�e gelince, �O harita
inecek, inerse ancak ben sahne alırım. O haritanın önünde ben şarkı
söylemem.� dedi. Hır gür çıktı ama yetkililer haritayı indirdi; Cem de
sahneye çıkıp şarkısını söyledi. O gün havalara uçtuk harita indirildiği
için korkunç mutluyduk. Bundan sonraki konserlere Cem Karaca
çağrılmadı. O da iki tane Almanca müzikal yaptı. Şarkılarını yıllarca
kendi dilinde bile okuyamadı. Ancak Türkiye�den Almanya�ya giden birçok
sanatçı o haritanın önünde konserler verdi...�
Mesut Yılmaz aracı oldu
Savrun Barı�nın �bu olayı onlar da bilir� dediği Cem Karaca�nın dava
arkadaşlarını aradık; ancak cevap veren olmadı. Kimse bu konu hakkında
konuşmak istemedi. Savrun Barı, Türkiye�deki sol camianın Cem Karaca�nın
arkasında durmamasını harita olayına bağlıyor. Haritanın indirildiği
konserin sanatçı için bir dönüm noktası olduğunu anlatan Barı, �O
haritalar 1980�li yıllarda Almanya�da sahnelerdeydi. Kürdistan yazılıydı
Türkiye�nin yarısında. Cem o haritayı indirdiği için o camia tarafından
itilmiştir. Özal�ın, Semra�nın elini öptüğü için değil...� diyor. Barı,
eski solcuların hedef tahtası haline gelen Cem Karaca�nın Yarım
Porsiyon Aydınlık adlı şarkısıyla arı kovanına çomak soktuğunu söylüyor.
Karaca, aydınların eleştirileri üzerine yazdığı şarkıda �hiçbir şey
üretemeden sadece eleştirirsiniz� diyerek kırgınlığını dile getirmişti.
Başbakan Adnan Menderes�in doktoru Sedat Barı�nın kızı olan Savrun Barı,
Karaca�nın Türkiye�ye dönüş serüveninin de yakın tanıklarından. O
süreci yine Barı�dan dinliyoruz: �Ağabeyim rahmetli Mehmet Barı, Mesut
Yılmaz�la aynı liseden (Avusturya Lisesi) mezun. Cem�e dedi ki: �Mesut
Bey�le konuşmamı Özal�la karşılaşmayı ister misin?� Cem �Tabii ki�
deyince Mesut Yılmaz üzerinden Özal�a haber verildi. Özal, Almanya�ya
geleceği sırada Cem�e söylendi ve ilk görüşme böyle sağlandı. Görüşmeden
sonra Özallar�ın dünyalar tatlısı olduğunu söyledi. Basın �el öptü...�
olayına girince gelmesi bir sene aksadı.�
Cem Karaca Türkiye�ye dönünce vatandaşlığını geri kazanması amacıyla
açılacak davalar için astronomik rakamlar dönmüş. Barı, ailesinin Adalet
Partisi (AP) geçmişinden dolayı ünlü avukat Orhan Apaydın�ı önermiş.
Apaydın, Başbakan Adnan Menderes�in Yassıada�da yargılandığı davalarda
savunma avukatlığı yapmış, o tarihten günümüze kadar tüm askerî
darbelere karşı çıkmış, darbe mağdurlarının savunmanlığını üstlenmişti.
Apaydın�ın talep ettiği rakam astronomik bulununca vazgeçilmiş. Bu sefer
Mehmet Barı ve Hıncal Uluç aracılığıyla Av. Turgut Kazan�a teklif
edilmiş. O da hatırı sayılır bir rakam karşılığında bu davaya girmiş. [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.].tr
x
Cenazedeki tekbirler, kasetteki ezan sesine teşekkür gibiydi
1988 yılında pop dünyasında bir sanatçının kasetine ezanı koyması bir
rüyaydı. Kirvem�de önce bir ezan sesi duyuluyor, arkasından Cem geliyor.
Albümün kaset olarak yayınlanan ilk baskılarında rastlayacağımız bu
ezan sesi CD baskılarından çıkartılır; ama bilenlerin kulağında hep özel
bir yerdedir. Rahmetli kabrine Allahuekber�lerle uğurlandı. O
tekbirler, salavatlar sanki o kasetteki ezan sesine teşekkür gibi oldu.
Zaten Cem sadece din konusunda sınıfta kalmadı. Ben ilk başlarda
Nietzsche�den etkilenmiş isyankâr bir kızdım. O Allah�ı olan bir adamdı.
Hiç unutmam bir keresinde ne yaptıysam artık cam kenarına geçmiş, iki
elini açmış; �Allah�ım bu kız böyle demek istemiyor n�olur onu affet.�
diyordu. Allah�a karşı benim tercümanlığımı yapıyordu. Rengi gitmişti
yakarırken... En büyük hayallerinden biri �salavat�ı meşhur Don
Kazakları Korosu�na çaldırmaktı. Nurlar içinde yatsın. Aynı zamanda iyi
bir komünistti Cem. En saygıdeğer komünistti. Bazı komünistlerle
karşılaşmak bile istemedim yazdıklarıyla aklımda kalsınlar istedim. O
Türkiye�ye dönünce Nâzım Hikmet�in cenazesini ülkeye getirmek istiyordu.
Türkiye�ye geldiğimizde kuşatılacağımızı nereden bilebilirdik. Mavi
Gözlü Dev filminde Cem�in şarkısını kullanmamış olmamaları içimi burktu.
Nâzım Hikmet Vakfı da ayıp ediyor. Cem�den daha iyi yorumlayan çıktı mı
Nâzım�ı? Cem�in kadınlardan yana da şansı yoktu. Hiçbirimiz layık
olamadık ona. Fakat tek suçlu alkoldür. Cem Karaca gibi bir dev kendini
alkolle gömmüştür. İçmediği dönemde Almanya�da iki müzikal birden
yapmıştı. Benimle yaşamaya başladıktan sonra alkolü elinin tersiyle
kenara itti. Türkiye�ye geldikten sonra yeniden başladı. Burada kendimi
suçlu hissediyorum...
--------------------------------------------------------------------
Muhtar Cem Karaca 5 Nisan 1945'de İstanbul'da dünyaya geldi. Tiyatrocu
bir ailenin tek çocuğuydu ve sanatçı bir ailenin çocuğu olmak onun
sanatla içiçe büyümesini sağladı. Ortaöğretimini Robert Koleji'nde yapan
Cem Karaca'nın müzikle tanışması oldukça ilginçtir. Ergenlik
çağındayken hoşlandığı kızı etkilemek amacıyla şarkı söylemeye başlamış
ve bu başlangıcın arkasından devam eden olaylar sonucu kendisini müzik
piyasasının içinde bulmuştur.Cem Karaca'nın sesinin keşfedilmesi ise
annesi Toto Karaca tarafından olmuştur. İlk dönemlerde Jaguarlar,
Dinamitler gibi gruplarla amatörce çalışmalar yapan Cem Karaca bu
dönemlerde henüz Anadolu müziğiyle tanışmamış batının Rock'n'Roll
müziğine gönül vermiş bir şekilde o dönemin popüler parçalarını
söylemekteydi. O dönemlerde Cem Karaca'nın en büyük destekçilerinden
biri de İlham Gencer'di ve onun orkestrasında müzikal deneyimini o
dönemlerde oldukça ilerletmişti. Bu dönemlerde müziğin yanında tiyatro
ile de ilgileniyordu Cem Karaca ve çeşitli oyunlarda da görev aldı.
Anadolu insanıyla tanışma
Cem Karaca'nın Anadolu müziği ile ciddi anlamda ilk tanışması ise
askerliği esnasında oldu. Askerliği sırasında Anadolu'yu daha yakından
tanımasının yanısıra birgün orada askerliğini yapan birisinin saz çalışı
sonucu daha önce son derece ilkel ve sıkıcı bulduğu bu müziğin aslında
onun o anki gerçek duygularını yansıttığını ve hiçbir batı müziğinin o
sazın içerdiği duyguları içeremeyeceğini anladı. Cem Karaca'nın
profesyonel olarak ilk müzikal deneyimi ise Apaşlar grubu ile 1967
yılında Hürriyet'in düzenlediği Altın Mikrofon yarışmasında Emrah isimli
parçalarıyla aldığı ikincilikle oldu. Aldıkları bu dereceden sonra
Apaşlar grubu müzikal çalışmalarına dört elle sarıldı ve daha önceki
tutkuları olan batı beat müziği ile yeni tutkuları doğu müziğini
sentezleyip Anadolu-Beat tarzında çalışmalara giriştiler. Bir süre sonra
arkalarına Ferdy Klein orkestrasını da alarak müzikal altyapılarını
iyice güçlendiren Cem Karaca ve Apaşlar grubu Ferdy Klein orkestrası
eşliğinde de bir süre yollarına devam ettiler. Bu beraberlik 1969'un
sonlarına kadar sürdü ve ortaya çıkan sağlam ve başarılı eserlere rağmen
grupta gitarist Mehmet Soyarslan ve Cem Karaca arasında doğan bazı
politik anlaşmazlıklar sonucu Cem Karaca ve Apaşlar grubu dağıldı. Bu
grubun dağılmasından sonra Cem Karaca kafasındaki gerçek anlamda sol
söylemde ve doğulu kimliğiyle Rock müzik yapma düşüncesini
gerçekleştirmek amacıyla Apaşlar'ın basçısı Seyhan Karabay'ı da yanına
alarak, yeni bir grup kurmak amacıyla genç ve yetenekli bir gitarist
olan Ünol Büyükgönenç'i ziyarete gitti ve görüşme olumlu sonuçlanınca bu
üçlü Cem Karaca-KARDAŞLAR grubunu kurma girişimlerinde bulundu ve hep
beraber müzisyen arayışına girdiler. Birkaç başarısız kombinasyondan
sonra vokalde Cem Karaca gitarlarda Ünol Büyükgönenç bas ve ıklığ'da
Seyhan Karabay ve davulda Hüseyin Sultanoğlu tarafından kardaşların ilk
gerçek kadrosu kurulmuş oldu.Fakat ilk baştaki maddi sıkıntılar
nedeniyle Cem Karaca, Almanya'ya biraz para kazanıp gruba adam gibi
ekipmanlar alabilmek için Ferdy Klein orkestrası eşliğinde çalışmalar
yapmaya gitti. Almanya'dan dönüşte Karaca'nın Almanya'dan getirdiği yeni
gitarist Alex Wiska'yı da yanlarına alarak tam gaz çalışmalara
başladılar ve Cem Karaca-KARDAŞLAR'ın çıkış 45'liği olan Dadaloğlu'nu
yayınladılar. Bu 45'liğin listelerde iyi bir sıraya yerleşmesinden sonra
çok sağlam 45'lik çalışmalarına devam eden Kardaşlar bir dönem Alex
Wiska gruptan ayrıldıktan sonra Fehiman Uğurdemir'le son kadrolarını
oluşturup bir süre daha çalışmalarına devam ettiler. Dışarıda grubun
durumu oldukça iyi gözükmesine rağmen Cem Karaca ve Seyhan Karabay
arasındaki tartışmalar Cem Karaca Kardaşlar'ın dağılmasına sebep oldu.
Grup Hüseyin Sultanoğlu yerine başka bir davulcu bulduktan sonra
gerçekten Türk müzik piyasası ilginç bir değiş tokuşa sahne oldu. Cem
Karaca, Kardaşlar grubundan ayrılıp Anadolu Pop'un güçlü sesi
Moğollar'la birleşirken Kardaşlar'da o dönemliğine konserlerde solistlik
yapmak için Moğollar'la anlaşmış Ersen Dinleten'i gruplarına dahil
ettiler. Cem Karaca Moğollar'la Anadolu Rock tarzında çalışmalarına
Kardaşlar sound'undan çok daha farklı olsa da devam ettiler. Moğollar'ın
Cahit Berkay'ın Fransa'ya gitmesi üzerine dağılmasıyla, Cem Karaca
yeniden bir grup kurma arayışına girişti ve müzikal kariyerinin en
önemli ve olgun dönemlerinden birini yaşayacağı grup olan Cem
Karaca-DERVİŞAN kuruldu. Cem Karaca bu grubu kurarken esas amacı
Kardaşlar ve Moğollar'daki Anadolu Rock tarzına devam etmekti fakat
gruba yeni giren basçı Oğuz Durukan ve Klavyeci Uğur Dikmen'in uzun süre
İsveç'te Asia Minor Mission isimli grupla beraber yaptıkları müzikten
ötürü batı progressive rock müziği konusunda deneyimli fakat Anadolu-
Rock konusunda deneyimsiz olmaları bu grubun soundunun batıya kaymasına
sebep oldu. Cem Karaca bu grubu Ünol Büyükgönenç ile birlikte kurmuştu
fakat daha bir 45'lik yapımına bile girişmeden grupla verilen birkaç
konser sonrası grubun kuruluş ilkelerine uyulmadığı gerekçesiyle Ünol
Büyükgönenç gruptan ayrıldı. Dervişan grubu müzik yaptığı sürece gerçek
anlamda birçok kadro değişikliğine uğramış bir gruptu. Bu grubun kilit
isimleri ise Cem Karaca ve Uğur Dikmen'di. Cem Karaca'nın Kardaşlar ve
Moğollar'da politik rock müziği çalışmalarına (Kardaşlar-Oy Gülüm Oy,
Moğollar-İhtarname) yer vermiş olduğu görülse de ciddi anlamda sol
söyleme geçtiği ve sanat toplum içindir düşüncesini gerçek anlamda
benimsemiş olduğu esas grup Dervişan'dır. Dervişan politik-rock yapmanın
yanısıra İngiltere'de King Crimson,Yes,Emerson Lake&Palmer gibi
grupların öncülük ettiği progressive rock müziğinin Uğur Dikmen ve Oğuz
Durukan gibi ustalar sayesinde Türkiye ile tanışmasında önemli rol
oynamıştır. Türkiye'de bu tarz çalışmalar zaten olmuyor değildi(Barış
Manço'nun 2023 albümü gibi) fakat Dervişan gerçekten "Zamanında acaba
Türkiye'de progressive rock yapıldı mı?" sorularının hepsini safdışı
edebilecek nitelikte bir grup olarak Türk Rock tarihinde derin izler
bırakmıştır. Cem Karaca toplama olmayan ilk LP'sini yine bu grupla
çıkarmıştır."Yoksulluk Kader Olamaz" adındaki bu LP adından da
anlaşılacağı gibi sol söylemde bir albümdür. Bu albümün kadrosu son ve
en uzun sürmüş Dervişan kadrosudur. Basta-Hami Barutçu, davulda-Sefa
Ulaştır, gitarda-Taner Öngür, klavyede-Uğur Dikmen ve vokalde-Cem
Karaca... Dervişan'ın dağılmasından sonra ise Cem Karaca 70'lerdeki son
grubu olan Edirdahan'ı kurmuş ve bu grupla Safinaz isminde bir Long Play
yapmıştır. Bu Long Play, Barış Manço-Kurtalan Ekspresi'nin 1975 yılı
albümleri 2023 ile birlikte Türkiye'nin sayılı senfonik rock
albümlerindendir.. Edirdahan'dan sonra uzun bir süre Almanya'da yaşayan
Cem Karaca yurda döndüğü zaman solo olarak müzik çalışmalarına devam
etmiştir. Sanatçının en son albümü, Nisan-1999'un başlarında piyasaya
sürülmüş olan "Bindik Bir Alamete Gedeyoz Kıyamete" isimli albümdür.
Sanatçı Cem Karaca, solunum ve kalp yetmezliği nedeniyle 8 Şubat 2004
günü 59 yaşında hayatını kaybetti. Karaca, Üsküdar Seyit Ahmet Yesevi
Camii�nde kılınan namazın ardından Karaca Ahmet Mezarlığı�nda toprağa
verildi.
Hakkında yazılanlar
1.Bir Cem Karaca Kitabı
Gökhan Aya
Ada Müzik Kitapları
�Sevinçlerimiz bile artık mekanik Sevgisiz, saygısız, otomatik Bu şarkı kimilerine çok geç artık Bu şarkı kirlenmiş bir çığlık!�
x
Almanya�daki eşi Savrun Barı, Cem Karaca�yı anlattı Cem Karaca �Kürdistan haritası�nı indirttiği için 5 yıl ambargo yedi
M.YAŞAR DURUKAN
Zaman 15 Nisan 2007
12 Eylül darbesinin ardından vatandaşlıktan çıkarılan Cem Karaca�nın
yeniden yurda dönmesine 27 Mayıs 1960 İhtilali mağdurlarından Adnan
Menderes�in doktoru Sedat Barı�nın ailesi vesile olmuş.
Karaca, Sedat Barı�nın Alman devlet televizyonunda spikerlik yapan kızı
Savrun ile birlikteyken ağabeyi Mehmet, sürgün sanatçının durumunu lise
arkadaşı Mesut Yılmaz�a iletmiş. Mesut Yılmaz da Başbakan Turgut Özal�a
anlatınca Almanya�daki o meşhur görüşme gerçekleşmiş. Malum, Karaca
yurda dönünce solcu arkadaşları tarafından �dönek� ilan edildi. Fakat
Savrun Barı, Karaca�ya karşı alınan bu tavrın kökeninde Özal�ın elini
öpmesinin değil bir konserde asılan sözde Kürdistan haritasını
indirtmesi olayının yattığını iddia ediyor. Barı, solcularla kırılma
noktası olarak gördüğü bu olayı şöyle anlatıyor: �Köln. Sene 1983.
F...F�nin konserlerinden biriydi. Bütün konserleri F...F organize
ediyordu zaten. Her konserde o harita vardı. Türkiye�den gelen birçok
sanatçı Kürdistan haritası önünde şarkı söylüyordu. Sıra Cem�e
geldiğinde �O harita inecek, inerse ben sahne alırım. O haritanın önünde
şarkı söylemem.� dedi. Hır gür çıktı; ama sonunda yetkililer haritayı
indirdi. Cem de sahneye çıkıp şarkısını söyledi. Harita indirildiği için
korkunç mutlu olmuştu.� Ancak bu olaydan sonra Karaca bir daha
konserlere davet edilmemiş ve kendisine beş yıl ambargo uygulanmış.
Karaca�nın geçtiğimiz hafta kutlanan 62. doğum günü vesilesiyle Savrun
Barı ile sürgün yıllarını konuştuk. Türkiye�de bir gazetenin �Ahmet
Kaya�nın, PKK gecesinde Apo�lu Kürdistan haritası önünde konser verdiği
ortaya çıktı.� şeklindeki haberi gündeme bomba gibi düşmüştü. Habere
Ahmet Kaya�nın Kürdistan haritası önünde şarkı söylerken görünen bir
fotoğrafı konulmuştu ve fotoğrafın 1993 Almanya Berlin�de verilen bir
konserde çekildiği yazılıydı. Sanatçının eşi Gülten Kaya, bir süre önce
Nokta dergisinde yer alan röportajında 1993 yılında Ahmet Kaya�nın hiç
yurtdışına çıkmadığını ve böyle bir konserin olmadığını söylüyordu.
Kaya, fotoğrafın fotomontaj olduğunu, zaten bu sayede beraat
ettiklerinin altını çiziyordu. Bu röportaj harita davasına da bir
anlamda son noktayı koyuyordu. Ahmet Kaya�nın 1993 yılında orada, o
harita önünde o konseri vermemiş olması, Almanya�da geçmişte benzer
görüntülerin yaşandığı gerçeğini değiştirmiyordu.
Meğer asıl harita krizi 1983 yılında yine Almanya�da bir konserde
yaşanmış. Konserde sahneye asılan Kürdistan haritası, o yıllarda Türk
vatandaşlığından çıkarıldığı için sürgün hayatı yaşayan Cem Karaca
tarafından indirtilmiş. Cem Karaca�nın Almanya yıllarındaki eşi Savrun
Barı, olaylı konseri şöyle anlatıyor: �Köln. Sene 1983. F...F�in
konserlerinden biriydi. Bütün konserleri F...F organize ediyordu zaten.
Her F...F konserinde o harita vardı. Sahne alan sanatçılar Kürdistan
haritası önünde şarkı söylüyorlardı. Sıra Cem�e gelince, �O harita
inecek, inerse ancak ben sahne alırım. O haritanın önünde ben şarkı
söylemem.� dedi. Hır gür çıktı ama yetkililer haritayı indirdi; Cem de
sahneye çıkıp şarkısını söyledi. O gün havalara uçtuk harita indirildiği
için korkunç mutluyduk. Bundan sonraki konserlere Cem Karaca
çağrılmadı. O da iki tane Almanca müzikal yaptı. Şarkılarını yıllarca
kendi dilinde bile okuyamadı. Ancak Türkiye�den Almanya�ya giden birçok
sanatçı o haritanın önünde konserler verdi...�
Mesut Yılmaz aracı oldu
Savrun Barı�nın �bu olayı onlar da bilir� dediği Cem Karaca�nın dava
arkadaşlarını aradık; ancak cevap veren olmadı. Kimse bu konu hakkında
konuşmak istemedi. Savrun Barı, Türkiye�deki sol camianın Cem Karaca�nın
arkasında durmamasını harita olayına bağlıyor. Haritanın indirildiği
konserin sanatçı için bir dönüm noktası olduğunu anlatan Barı, �O
haritalar 1980�li yıllarda Almanya�da sahnelerdeydi. Kürdistan yazılıydı
Türkiye�nin yarısında. Cem o haritayı indirdiği için o camia tarafından
itilmiştir. Özal�ın, Semra�nın elini öptüğü için değil...� diyor. Barı,
eski solcuların hedef tahtası haline gelen Cem Karaca�nın Yarım
Porsiyon Aydınlık adlı şarkısıyla arı kovanına çomak soktuğunu söylüyor.
Karaca, aydınların eleştirileri üzerine yazdığı şarkıda �hiçbir şey
üretemeden sadece eleştirirsiniz� diyerek kırgınlığını dile getirmişti.
Başbakan Adnan Menderes�in doktoru Sedat Barı�nın kızı olan Savrun Barı,
Karaca�nın Türkiye�ye dönüş serüveninin de yakın tanıklarından. O
süreci yine Barı�dan dinliyoruz: �Ağabeyim rahmetli Mehmet Barı, Mesut
Yılmaz�la aynı liseden (Avusturya Lisesi) mezun. Cem�e dedi ki: �Mesut
Bey�le konuşmamı Özal�la karşılaşmayı ister misin?� Cem �Tabii ki�
deyince Mesut Yılmaz üzerinden Özal�a haber verildi. Özal, Almanya�ya
geleceği sırada Cem�e söylendi ve ilk görüşme böyle sağlandı. Görüşmeden
sonra Özallar�ın dünyalar tatlısı olduğunu söyledi. Basın �el öptü...�
olayına girince gelmesi bir sene aksadı.�
Cem Karaca Türkiye�ye dönünce vatandaşlığını geri kazanması amacıyla
açılacak davalar için astronomik rakamlar dönmüş. Barı, ailesinin Adalet
Partisi (AP) geçmişinden dolayı ünlü avukat Orhan Apaydın�ı önermiş.
Apaydın, Başbakan Adnan Menderes�in Yassıada�da yargılandığı davalarda
savunma avukatlığı yapmış, o tarihten günümüze kadar tüm askerî
darbelere karşı çıkmış, darbe mağdurlarının savunmanlığını üstlenmişti.
Apaydın�ın talep ettiği rakam astronomik bulununca vazgeçilmiş. Bu sefer
Mehmet Barı ve Hıncal Uluç aracılığıyla Av. Turgut Kazan�a teklif
edilmiş. O da hatırı sayılır bir rakam karşılığında bu davaya girmiş. [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.].tr
x
Cenazedeki tekbirler, kasetteki ezan sesine teşekkür gibiydi
1988 yılında pop dünyasında bir sanatçının kasetine ezanı koyması bir
rüyaydı. Kirvem�de önce bir ezan sesi duyuluyor, arkasından Cem geliyor.
Albümün kaset olarak yayınlanan ilk baskılarında rastlayacağımız bu
ezan sesi CD baskılarından çıkartılır; ama bilenlerin kulağında hep özel
bir yerdedir. Rahmetli kabrine Allahuekber�lerle uğurlandı. O
tekbirler, salavatlar sanki o kasetteki ezan sesine teşekkür gibi oldu.
Zaten Cem sadece din konusunda sınıfta kalmadı. Ben ilk başlarda
Nietzsche�den etkilenmiş isyankâr bir kızdım. O Allah�ı olan bir adamdı.
Hiç unutmam bir keresinde ne yaptıysam artık cam kenarına geçmiş, iki
elini açmış; �Allah�ım bu kız böyle demek istemiyor n�olur onu affet.�
diyordu. Allah�a karşı benim tercümanlığımı yapıyordu. Rengi gitmişti
yakarırken... En büyük hayallerinden biri �salavat�ı meşhur Don
Kazakları Korosu�na çaldırmaktı. Nurlar içinde yatsın. Aynı zamanda iyi
bir komünistti Cem. En saygıdeğer komünistti. Bazı komünistlerle
karşılaşmak bile istemedim yazdıklarıyla aklımda kalsınlar istedim. O
Türkiye�ye dönünce Nâzım Hikmet�in cenazesini ülkeye getirmek istiyordu.
Türkiye�ye geldiğimizde kuşatılacağımızı nereden bilebilirdik. Mavi
Gözlü Dev filminde Cem�in şarkısını kullanmamış olmamaları içimi burktu.
Nâzım Hikmet Vakfı da ayıp ediyor. Cem�den daha iyi yorumlayan çıktı mı
Nâzım�ı? Cem�in kadınlardan yana da şansı yoktu. Hiçbirimiz layık
olamadık ona. Fakat tek suçlu alkoldür. Cem Karaca gibi bir dev kendini
alkolle gömmüştür. İçmediği dönemde Almanya�da iki müzikal birden
yapmıştı. Benimle yaşamaya başladıktan sonra alkolü elinin tersiyle
kenara itti. Türkiye�ye geldikten sonra yeniden başladı. Burada kendimi
suçlu hissediyorum...
--------------------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Geri: En Ünlüler BiyografiLeri 7'den 70'e Hepsi Kısa - Kısa
Barış Manço
2 Ocak 1943 yılında İstanbul´da dünyaya geldi.Sahnelerle ilk kez 1958
yılında Galatasaray Lisesi´nde öğrenciyken tanıştı.Galatasaray Lisesi´ni
bitirdikten sonra yüksek öğrenimini tamamlamak için Belçika´daki
'Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi´ne gitti.
Grubu 'Kurtalan Ekspres' ile beraber Türkiye´de ve yurtdışında birçok
ülkede konserler verdi.Yaptığı 200´den fazla beste sayesinde 12 altın ve
1 platin albüm kazandı. Ayrıca bu besteler Arapça, Japonca, Farsça,
İngilizce ve Fransızca gibi birçok dile çevrilerek farklı sanatçılar
tarafından yorumlandı.
Manço´nun şarkıcı ve besteci kişiliği, sunucu ve program yapımcısı
kişiliğiyle de birleşerek ortaya herkesin çok sevdiği 'Barış Manço'
çıktı.Ekranların en sevilen eğlence ve kültür programlarından biri olan
'7´den 77´ye', ilk olarak 1988 yılında TRT1´de yayınlanmaya başladı.
'Türkiye´nin Evliyası' lakabını da kazanan sanatçının, 'Barış Manço Live
In Japan' (1996) adlı albümü, Japonya´daki konserinin canlı
kayıtlarının olduğu bir albüm . Bu albümün özelliği, Manço´nun bizlere
veda etmeden önce yayınladığı son albüm olmasıydı.Ancak ne yazık kı, 40
yıllık sanat hayatının en sevilen parçalarını yeniden düzenlediği
'Mançoloji ' adlı albümünün piyasaya çıkışını kendisi göremedi. 311 Ocak
1999 tarihinde İstanbul'da öldü.
DİSKOGRAFİ:
Dünden Bugüne (1971)
Barış Manço 2023 (1975)
Ben Bilirim (Sakla Samanı Gelir Zamanı) (1976)
Barış Mancho (1976)
Sarı Çizmeli Mehmet Ağa (Yeni Bir Gün) (1979)
20. Sanat Yılı Disco Manço (1980)
Sözüm Meclisten Dışarı (1981)
Estağfurullah Ne Haddimize (1983)
24 Ayar Manço (1985)
Değmesin Yağlı Boya (1986)
Sahibinden İhtiyaç (1988)
Darısı Başınıza (1989)
Mega Manço (1992)
Müsadenizle Çocuklar (1995)
Live In Japan (1996)
Mançoloji (1999)
Barış Manço 2000 (2000)
Devlet sanatçiligindan seref madalyasina ünvanlari sunlardir:
Türkiye Cumhuriyeti: Devlet Sanatçisi - Ankara (1991)
Hacettepe Üniversitesi: Onursal Doktora- Ankara (1991)
Soka Üniversitesi: Uluslararasi Kültür ve Baris Ödülü- Tokyo, Japonya (1991)
Belçika Kralligi: Leopold II Sövalyesi Nisani Brüksel- Belçika (1992)
Fransiz Kültür Bakanligi: Edebiyat ve Sanat sövalyesi Nisani Paris, Fransa (1992)
Türkmenistan Cumhurbaskanligi: Türkmen Vatandasligi Askabat, Türkmenistan (1995)
Pamukkale Universitesi: Onursal Doktora- Denizli (1995)
Min-On Vakfi: Yüksek Seref Madalyasi Tokyo, Japonya (1995)
----------------------------------------------------------------
2 Ocak 1943 yılında İstanbul´da dünyaya geldi.Sahnelerle ilk kez 1958
yılında Galatasaray Lisesi´nde öğrenciyken tanıştı.Galatasaray Lisesi´ni
bitirdikten sonra yüksek öğrenimini tamamlamak için Belçika´daki
'Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi´ne gitti.
Grubu 'Kurtalan Ekspres' ile beraber Türkiye´de ve yurtdışında birçok
ülkede konserler verdi.Yaptığı 200´den fazla beste sayesinde 12 altın ve
1 platin albüm kazandı. Ayrıca bu besteler Arapça, Japonca, Farsça,
İngilizce ve Fransızca gibi birçok dile çevrilerek farklı sanatçılar
tarafından yorumlandı.
Manço´nun şarkıcı ve besteci kişiliği, sunucu ve program yapımcısı
kişiliğiyle de birleşerek ortaya herkesin çok sevdiği 'Barış Manço'
çıktı.Ekranların en sevilen eğlence ve kültür programlarından biri olan
'7´den 77´ye', ilk olarak 1988 yılında TRT1´de yayınlanmaya başladı.
'Türkiye´nin Evliyası' lakabını da kazanan sanatçının, 'Barış Manço Live
In Japan' (1996) adlı albümü, Japonya´daki konserinin canlı
kayıtlarının olduğu bir albüm . Bu albümün özelliği, Manço´nun bizlere
veda etmeden önce yayınladığı son albüm olmasıydı.Ancak ne yazık kı, 40
yıllık sanat hayatının en sevilen parçalarını yeniden düzenlediği
'Mançoloji ' adlı albümünün piyasaya çıkışını kendisi göremedi. 311 Ocak
1999 tarihinde İstanbul'da öldü.
DİSKOGRAFİ:
Dünden Bugüne (1971)
Barış Manço 2023 (1975)
Ben Bilirim (Sakla Samanı Gelir Zamanı) (1976)
Barış Mancho (1976)
Sarı Çizmeli Mehmet Ağa (Yeni Bir Gün) (1979)
20. Sanat Yılı Disco Manço (1980)
Sözüm Meclisten Dışarı (1981)
Estağfurullah Ne Haddimize (1983)
24 Ayar Manço (1985)
Değmesin Yağlı Boya (1986)
Sahibinden İhtiyaç (1988)
Darısı Başınıza (1989)
Mega Manço (1992)
Müsadenizle Çocuklar (1995)
Live In Japan (1996)
Mançoloji (1999)
Barış Manço 2000 (2000)
Devlet sanatçiligindan seref madalyasina ünvanlari sunlardir:
Türkiye Cumhuriyeti: Devlet Sanatçisi - Ankara (1991)
Hacettepe Üniversitesi: Onursal Doktora- Ankara (1991)
Soka Üniversitesi: Uluslararasi Kültür ve Baris Ödülü- Tokyo, Japonya (1991)
Belçika Kralligi: Leopold II Sövalyesi Nisani Brüksel- Belçika (1992)
Fransiz Kültür Bakanligi: Edebiyat ve Sanat sövalyesi Nisani Paris, Fransa (1992)
Türkmenistan Cumhurbaskanligi: Türkmen Vatandasligi Askabat, Türkmenistan (1995)
Pamukkale Universitesi: Onursal Doktora- Denizli (1995)
Min-On Vakfi: Yüksek Seref Madalyasi Tokyo, Japonya (1995)
----------------------------------------------------------------
█►SALVADOR◄█- : 2228
: 5
Mesaj Sayısı : 1603
Hesabı
Altın:: Full
Para:: Full
Similar topics
» Kurtlar Vadisi'nden Kimler Geçti? O Ünlüler Şimdi Ne Yapıyor?
» Hepsi 1 Avatarları
» yok sözlükmüş yok oyunmuş arama hepsi burada dev arşiv
» Tüm Telefonlar İçin Seçilmiş En İyi 20 Adet Java Oyun(HEPSİ HARİKA)
» Sıcak Sıcak 100 tane FON..harika hepsi bakmaya değer
» Hepsi 1 Avatarları
» yok sözlükmüş yok oyunmuş arama hepsi burada dev arşiv
» Tüm Telefonlar İçin Seçilmiş En İyi 20 Adet Java Oyun(HEPSİ HARİKA)
» Sıcak Sıcak 100 tane FON..harika hepsi bakmaya değer
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz